Yönetileninden yöneticisine kadar bir garip ülke olup çıktık. Hani bazen acayip durumlar karşısında kimyası bozuldu derler ya işte böyle bir duruma geldi ülkemiz.

Siyasetçisinden tutun da akademisyenine kadar, din adamından tutun da tüccarına kadar herkesimden çok farklı sesler yükselmeye başladı.

Bu sesler olumlu anlamda olsa

Birleştirici bir çabanın ürünü olsa

İnsanları yakınlaştıran bir tavır olsa

Hak ve hukuka yer veren çabalar olsa

Adaleti ve eşitliği önerse

Elbette saygı duyup değerlendirmek lazım. Lakin ne yazık ki öyle değil.

Tam her şey yoluna giriyor işlem tamam artık bizi tutacak bir güç yok deme noktasına gelmiştik ki bir başkanlık hikâyesi ile başlayan ve bizi kamplara bölen çarkın girdabına giren ülke oluverdik.

Kim ne derse desin bu ülke kısa bir sürede eski günlerine artık kolay kolay dönemeyecek bir noktaya gelmiş bulunmaktadır.

Zamanında bizi yönetenlere sesimiz soluğumuz çıktığı kadar aktarmaya çalıştık ve işin hassasiyetini vurgulamaya çalıştık. Lakin ne zaman işler yolunda gitmeye başlasa baştakiler alttakilerin sesini duyamaz olduklarından, yalakalar ve karıştırıcılar iletişimi engelleyen bir sete dönüştüklerinden mesele doğru olarak aktarılmaz ve karışıklıklar baş göstermeye başlar. Nitekim yine böyle oldu.

Ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu barış ve çözüm buzdolabına kaldırılır kaldırılmaz bu ülkede umutlar da buz kesti.

Siz bakmayın ortalığın sessizleştiğine mesele hiç de görüldüğü gibi duyarsızlıkla ve sessizlikle geçiştirilecek bir durumda değil.

Toplum bir şok dönemi yaşadı ve bu şokun etkileri öfke olarak birikmiş durumda. Eğer bu öfke sağlıklı bir şekilde bloke edilmez ise huzurumuzu korumamız hiç de kolay olmayacağa benziyor.

Bölgemizde şu anda devlet bütün etkin ve yetkin güçleri ile topyekun bir güç operasyonu düzeni içerisinde bulunmaktadır. Güvenlik alanı ve yasaklı bölgelerin nereleri kapsadığını artık takip etmek mümkün değil. Karadan ve havadan düzenlenen operasyonların yanı sıra bütün seçkin kuvvetlerin bölgede olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Bu operasyonların elbette sonuçları var. Ortada binlerle ifade edilen can kayıpları var. Evlerinden, barklarından, kasabalarından, şehirlerinden olanlar var. Ortada ne ev kalmış ne bark.

Operasyon bölgelerindeki yerleşim yerleri beş yıldır iç savaş yaşayan Suriye’nin kentlerinden farksız durumda.

Çözüme yönelik tek bir umut ışığı görünmüyor. Başbakan sonsuza kadar sürecek bir mücadeleden söz ediyor. Ülkemizde daha evvelde bin yıl sürecek mücadelelerden söz edilmişti. Sonuçları malumunuz.

Bu kadarı da yeterli gelmiş değil. Başımıza bir de dokunulmazlık meselesi çıktı. Meclisteki milletvekillerinin yargılanmasını sağlayacak olan bir anayasa değişikliği yapıldı. Bu değişiklik ile HDP milletvekillerinin yargılanıp meclisten atılması hedefleniyor. Ortaya çıkan imaj bu. Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı dışında dokunulmazlıklarının kaldırılması olumlu olabilirdi lakin böyle yapılmadı. İktidarın istediği bir düzenleme yapıldı ve sonuçlarının adil olacağına yönelik bir kanı bulunmuyor.

Milletvekili dokunulmazlığını kaldıran ülkemizin parlamentosunda bu aralara operasyonda yer alan güvenlik güçlerinin ve emir verenlerin yargılanmasını izne bağlayan bir düzenleme yapılmak isteniyor. Yani siyaset yapan dokunulur yapılırken silah kullananlar dokunulmaz olacak. Askeri vesayete ve statükoya karşı olduğunu söyleyen siyasetçilerimizin bir yılda geldikleri konum bu.

Mesele bununla bitmiyor. Bir de ramazan dolayısıyla vaazda bulunan profesör ünvanlı dindar akademisyenlerimiz var. Bunlardan bazıları kamera gördüklerinde gaza gelip sınır tanımayan bir hava ile esiyorlar. Son olarak ekranlara çıkarılan profesör. Dr. Mustafa Aşkar namaz kılmayanların hayvan olduklarını söyleyerek tartışma yarattı.

Gelen tepkiler üzerine söz konusu kişi lafının yanlış anlaşıldığını belirterek özür diledi lakin başbakan Binalı yıldırım adı geçen şahısla ilgili olarak  "Halt etmiş, bu ve buna benzer sözler asla kabul edilemez. Böyle bir laf ettiyse saçmalamış, kısacası zırva. Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede. Böyle bir laf edenin Müslümanlar gözünde bir değeri yoktur" diyerek tartışmalara bir nokta koymayı yeğledi.Tabi tartışmaların bir bölümü de kanın bozuk olup olmadığına yönelik yürüyor.

Olup bitenleri sıraladığımızda son zamanlarda bir garip ülke olduğumuz gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Dileriz ve umarız ki ülkeyi bu garip hale getirenler tez elden kendilerine gelir ve bozulan dengeleri kurmaya çalışırlar.