Cezaevlerinde kural ve kanun dışı uygulamalar zaman zaman kamuoyunun dikkatine sunulur, ortaya çıkan baskılar sonucunda kamu adına soruşturmalar açılır ancak zamana bırakılan bu tür olaylar her nedense etkili bir kovuşturma ve cezalandırma yapılmadığı için önlenemez ve kapalı kapılar ve duvarlar arkasında insanlık onurunu inciten uygulamalar devam eder.
Türkiye 2011 yılında cezaevlerinde cinsel taciz olaylarının vuku bulduğunu öğrendiğinde yetkililerden hemen itirazlar gelmiş ve olayın kapatılması sağlanmıştı. Ancak Pozantı cezaevinde olaylar devam edince 2012 yılının şubat ayında İHD Mersin şubesinin girişimi ve radikal gazetesini haberi ile konu Türkiye kamuoyunun gündemine gelmişti. Oluşturulan komisyonların raporlarında Pozantı cezaevinde çocukların cinsel saldırıya uğradıkları anlatımlarından anlaşılmıştı. O dönemde mağdur olan çocukların bir bölümü başka cezaevlerine aktarılmış ve sorumlu görülenler hakkında dava açılmıştı. O dönemin mağdurlarından olan ve ‘Tecavüz’, ‘taciz’ kelimelerini kullanmamaya özen gösteren A.K, cinsel istismarın daha çok bu çocuklar arasında yaşandığını anlatırken, “Başka çocuklara cinsel şeyler yaptıklarını gördüm, duydum. Adli çocuklar arasında daha yaygındı. Yaşı küçük S.Y. vardı, hırsızlıktan gelmiş. Esrardan gelmiş F.B. vardı, onlara aynı şeyleri yapmışlar. Gelip bize anlattılar” demekle yetiniyordu.
Adana Pozantı Cezaevi’nde 2012’de çocuklara taciz ve tecavüz ettiği iddia edilen görevlilerle ilgili davada verilen takipsizlik kararını CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in tepkisinden ve Genel başkan yardımcısı Tanrıkulu’nun soru önergelerinden öğreniyoruz.
Bu meselenin sonuçlara daha tartışılırken aynı konu ile ilgili bir haber de Şakran Cezaevinden geldi. Yapılan bir iç yazışmaya ulaşan radikal gazetesi Muhabiri İsmail Saymaz İzmir çocuk ve Gençlik kapalı ceza infaz kurumu Müdürü Hamit Karslıoğlu’nun imzasını taşıyan kurum içi yazışmada, cezaevinde çocuk mahkûmların birbirlerine işkence yaptıkları, zayıf çocukların büyüklerce cinsel istismara uğradığı, bu suçlardan ötürü cezaevine düşenlerin içeride de küçüklere tecavüz ettikleri ve bunu topluca yaptıkları ileri sürüldü. Evrakta çocukların, “anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri”; “metal çay kaşığını dörde bölerek yuttukları” gibi korkunç ifadeler yer alıyor. Ayrıca, “infaz koruma memurlarının, kullanımı çocuklarca yasak olan emtianın geçmesine neden oldukları” ifade ediliyor.  ‘Şakran Cezaevi’ diye bilinmekte olan İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Hamit Karslıoğlu’nun imzasını taşıyan 2 Aralık 2014 tarihli evrak, “Görev Taksim” başlığını taşıyor.
Bu belgedeki açıklamalara göre cezaevinde yaşanan olaylar şu şekilde sıralanıyor;
“- Çocuk koğuşunda bir arada barındırılan çocuklardan ikisinin; hemen akşam yemeğinden sonra metal çay kaşığını yutup yutmayacakları konusunda iddiaya girip çay kaşığını birkaç kez bükerek dörde böldükleri ve sonra ekmek arasına ikişer parça koyarak yuttukları… Diğer çocukların, çok sonra konuyu idarecilere aksettirdikleri, yapılan tıbbi muayene sonrasında boş batın grafiklerinde durumun belgelendiği…
 - Ring aracı ile hastaneye gitmek adına sıvı deterjan içerek intihar görüntüsü verdikleri ve idarecilerin telaşına güldükleri…
 - Yatıştırıcı ilaç kullanan çocuğun, sağlık memurunun içmesini sağladığı ilacın kusarak çıkardığı, sonra diğer çocuklara sattığı, hatta diğer küçük ya da saf çocukların yemeklerinde bu ilaçları eriterek habersizce kattıkları, bu yemekleri tüketen çocukların şuursuz, sersem hareketlerine daha sonra beraberce güldükleri, kendinden geçen çocuğu ranzasına bağlayıp üzerine işedikleri…
 - İdrarlarını Cola vb. içeceklerle karıştırıp zayıf çocuklara içirdikleri…
 - Kuru çay otundan yaptıkları ve sigara dedikleri maddeyi yakmak için prizlerde olan 220 volt elektriği kullandıkları, sigara dedikleri maddeyi tavanda bulunan florasan lambasında yakmaya çalıştıkları…
 - Hastaneye gitme adına cam ve fayans parçalarıyla vücutlarını kestikleri,
 - Sekiz metre yüksekliğindeki bina duvarlarından gündüz saatlerinde çarşaf bağlayarak kaçmaya yeltendikleri, jandarma tarafından fark edildikleri,
 - Hekim tarafından atele alınmış, (alçı) tedavisi başlamış iken ateri hastaneye gitmek için defalarca söküp attıkları, hastaneye defalarca bu anlamda götürülüp getirildikleri, angarya için iş çıkardıkları, memuru oyaladıkları, devleti zarara uğrattıkları…
- Zayıf çocukların cinsel istismara uğradıkları,
- Cinsel eğilimleri yüzünden kurumda olan çocukların bu arayışlarını ceza infaz kurumunda da sürdürdükleri, diğer zayıf çocuklara tecavüz ettikleri, hatta bunu grup olarak yaşadıkları,
- Anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri…”
Pozantı cezaevindeki cinsel istismar olayının ortaya çıkmasından sonra eğer yetkililer etkili önlemler almış olsalardı, haklarında soruşturma açılan memurlar ve görevliler takipsizlik yerine hak ettikleri ceza ile karşı karşıya kalsalardı eminiz ki bu gün şakran’daki olayların gelmiş olduğu düzey bu olmayacaktı.
Devlet koruması altındaki cezaevlerinde çocuklar cinsel istismara uğruyor, anüslerine hortum sokulması olayları yaşanıyor bu idareye kadar yansıyor ve önlenemiyor?
Eğer bu önlenemiyorsa memleketin çivisi çıkmıştır. Eğer cezaevine girmiş bir çocuğun iffeti korunamıyorsa kimse kusura bakmasın ama insanlık, adalet, onur diye bir şeyden söz etmek artık mümkün değildir!