Sonunda Sayın Cumhurbaşkanımızın tespiti ile genlerimizde başkanlık sisteminin varlığının yüce gururuna ve büyüsüne kavuşmuş olduk!
Bu tespit sayesinde ilk kez de olsa yönetim sistemlerinin aslında genetik olduğunu öğrenmiş olduk.
Sadece bu kadar değil hatta başkanlık sistemine uygun genlere sahip olduğumuzu ancak bugüne kadar bunu bilmediğimizi de öğrenmiş olduk.
Belki de bu genetik durumu bilmediğimiz için demokrasi denilen sistemin hile ve hurdalarına(!) inanarak yüce padişahlarımızı ülkeden sürgün ederek kovduk. Aradan yüz yıllık bir zaman geçtikten sonra da durumu keşfettik ve aslında tek adam yönetimine müsait olan bir genetik yapımızın olduğunu öğrendik.
Yalnız bu durumda bir sorun var. Bu yeni genetik yapımız acaba sultanlarımızı ve soyundan gelenleri yeniden getirip tahta oturtmaya yönelik bir durumu mu, yoksa yeni bir başkan seçmeyi zorunlu mu kılacak?
Ya da başka bir deyişle bu genetik yapımız başkansal mı sultansal mı?
Ya da genetik yapısında yönetici olma vasfı bulunan insanların aynı zamanda sürgünlere tabi tutulması da bununla bağlantılı mı? Mesela TEOG sınavlarında Dersim’li öğrencilerin Türkiye birinci olmalarını genetik yapılarına mı yoksa mağduriyetlerine mi yorumlamak lazım. Buna karşılık Batmanda öğrencilerin Türkiye sıralamasının dibinde bulunmasını hangi genin yozlaşmasına bağlayacağız?
Bu genetik yapımız bize aynı zamanda bir üstün ırk olma şansı da tanıyor mu? En son bu şizofrenik duruma düşüp kendi genetik yapısını üstünlük olarak gören ve yeni bir soy icat etmeye yeltenen liderler var mıydı ve varsa sonları ne olmuştu?
Velhasıl konuyu bu şekilde uzatmak mümkün ama biz asıl meseleye bir U dönüşü yapalım. Sayın cumhurbaşkanı başkanlık sisteminin genlerimizdeki varlığını hatırladıktan sonra bir de model önermişler. Bize Amerikan başkanlık sisteminden çok Meksika modeli uygun olabilirmiş!
Peki nedir bu Meksika modeli?
“Meksika’da ABD’den çok daha geniş yetkilere sahip bir başkanlık sistemi var. Hatta bazı siyasi gözlemciler ‘6 yıllık diktatörlük’, ‘Emperyal başkanlık’ yorumlarıyla bu sistemi eleştiriyor.
Meksika tipi başkanlık sisteminin detayları:
- Başkanlar tek turlu seçimle halk tarafından seçiliyor. Hangi aday daha fazla oy alırsa başkan o kişi oluyor. Şu anki başkan Nieto, yüzde 38 oy alarak 2012’de seçildi.
-  Başkan 6 yıllık dönem için seçiliyor. Bir daha seçilme şansı yok.
- Başkan yardımcısı ve başbakan bu sistemde yok. Neredeyse tüm yetkiler başkanda toplanıyor.
- Başkanın bakanları, Anayasa Mahkemesi yargıçlarını, başsavcıyı, emniyet genel müdürünü ve kuvvet komutanlarını büyükelçileri atama yetkisi var.
- Meclisin kabul ettiği yasaları hatta bütçeyi  veto edebiliyor, meclise yasa tasarısı sunabiliyor.
- Partili başkan, 3 yılda bir yapılan seçimlerinde adayları belirleyebiliyor. Kendisinden sonra istediği kişiyi aday gösterme hakkı var.
- Savaş ve barışa karar verebiliyor, milletlerarası anlaşmaları müzakere yetkisi mecliste değil başkanda.”
Şimdi genlerimizi bir tarafa bırakarak meselenin özüne dönelim. Biz 1923 tarihinden bu yana demokrasi ve özgürlükleri artırmak için mücadele eden bir toplumuz. İddiamız daha çok insan hakları, daha çok özgürlük, daha çok serbestlik, çağdaş toplum olma iddiasıdır.
Parlamenter demokrasiyi oturtma mücadelesi ve çok partili sisteme geçiş süreçlerimiz zaman zaman askeri darbelerle yerle yeksan olmuş olsa da yine dönüş yapma gayreti göstermişiz. Şimdi kalkıp bunca sene yapılan yanlıştı eski sisteme geri dönelim lüksüne sahip bir toplum olup olmadığımızı gözden geçirmemiz gerekiyor.
Yedi tepeli şehirden Beş tepeli şehre geçip burada yeniden tek lider ve tek kişi sultasını oturtmaya çalışmak, hele buna milleti ikna etmeden kalkışmak pek doğru bir yaklaşım gibi gelmiyor.
Genimizde başkanlık sistemi var diyerek yukarıdaki yetkileri tek kişide toplarsak ya yarın başka bir kişi çıkıp genlerimizde alınan makamlar geri verilmez diye bir anlayış gelişirse ne yapacağız. Kim hayır diyebilecek?
Aynı başkanın atadığı Genelkurmay başkanı mı? Emniyet Genel Müdürü mü? Anayasa Başkanı mı?
Bu nedenle işe genetik bakmaktansa mantıksal bakmak ve ülkenin çıkarlarına göre durumu tartışmanın daha faydalı olacağı açıktır. Başkanlık sistemine geçmek bir ihtiyaçsa ve Türkiye’nin sorunlarına çare ise geçelim ama bunu genetiğe bağlarsak yanılırız.