Amberin ZAMAN

Bu mübarek Bayram gününde aklımız, kalbimiz ve mümkün mertebe kalemlerimizle Kobane halkıylayız. Kobaneliler Daiş karşısındaki şanlı direnişleriyle tarih yazıyorlar. “Berwexdan Jiyane” diyoruz onlara!

 

Peki Türkiye Cumhuriyeti devleti ne diyor Kobane halkına? Biz bu satırları yazmadan az önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de tampon bölge ve uçuşa yasak bölge kurma gereğinden söz ederken gerekirse IŞİD’e karşı Türk ordusunun da devreye girebileceğinin sinyalini verdi. Başından beri eleştirdiğimiz AKP’nin maceracı Suriye politikası yeni tehlikeli mecralara doğru akıyor. Türkiye  daha da derin bir bataklığın içine saplanma riskiyle karşı karşıya.

 

ABD ile pazarlığa oturan Erdoğan, Rojava’yı bu al-verin neresine koyuyor? Kürt dosyasını elinde tutan çekirdek kadroda yer alan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Suriyeli Kürtlere yeniden ılımlı mesajlar göndermeye başladı.

 

Bu soruların yanıtları Türkiye’deki barış süreci açısından hayati önem taşıyor. Zira geçtiğimiz günlerde Kandil’de görüştüğüm KCK eş-başkanı Cemil Bayık, eğer hükümet yakın gelecekte somut adım atmazsa savaşın yeniden başlayabileceği uyarısında bulundu.

 

Akdoğan’ın uzlaşıcı söylemi ve son günlerde yaralı YPG’li savaşçıların Türkiye’de  tedavi imkanı verilmesi PKK’nin uyarıları karşısında barışı korumak için atılan adımlar mıdır? Umarız ki öyledir. Fakat amaç farklı olabilir: İçeride seçim hesaplarını gözeten iktidar milliyetçi oyları kaybetmemek adına Kürtlere “içeride” taviz vermektense bunu “dışarda” --yani Rojava’da—yapıyor. İlk önce “bozup” (YPG’ye  karşı savaşı destekleyerek) sonradan “tamir et, puan topla” kurnazlığı denebilir buna.  Aynı zamanda da Amerikalılarla pazarlığa otururken PYD/YPG yi de IŞİD karşıtı koalisyonuna katılmasını veto etmeme karşılığında YPG/PYD’nin Esad rejimiyle bağlarını tümüyle koparması için üzerlerinde tam gaz pres yapmak. Başka bir ifadeyle PYD/YPG’yi kendi dayattığı koşullarda ve çizgide koalisyona katmak ve bu marifetle Suriyeli Kürtleri ile PKK arasına net bir çizgi çekmek. Aralarına mesafe koymak. Türkiye’nin çizdiği bu sınırlar çerçevesinde  PYD/YPG Apo’yu lider olarak kabul edebilir ama dağdaki PKK’liler ile ilişkilere son verir. Öcalan da buna bir şekilde ikna edilir. Ve kamuoyuna bu yönde mesajlar verir.

 

Peki plan gerçekten böyleyse bunun başarı şansı ne olabilir? Amaç Kürtleri bölmekse eğer (ve özellikle PKK ve YPG/PYD’den bahsediyorum) bunu pek de gerçekçi görmüyorum. Bunun en başlıca nedeni de şu: Rojava daki halk için PKK ile YPG aynı şey. Rojava’lı ailelerin evine gittiğinizde duvarlarda Abdullah Öcalan’ın resmini görürsünüz. Ama YPG ve de PKK saflarında ayrı ayrı savaşırken hayatını kaybetmiş aynı anadan doğma kardeşlerin fotoğraflarını da görürsünüz.

 

Büyük güçlerin asılardır süren Kürtleri böl-yönet politikaları kimin lehine çalıştığı belli. Varılan noktada  bugün olmasa da yakın bir gelecekte Irak’ta bağımsız Kürdistan’ın kurulacağını çocuklar dahi öngörebiliyor artık. İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin ne yapacağı ise o ülkelerin iktidarların sundukları koşullara bağlı. Ya Britanya’da olduğu gibi vazgeçilemeyecek iyilikte bir birliktelik sunarlar (Türkiye için en azından bunu diliyorum) ya da Kürtlerle boşanmaya doğru savrulurlar. O durumda ise sorulacak en hayati soru da şu olur: Boşanma kansız mı yoksa kanlı mı olur? Mübarek Bayram günü hiç bir koşulda artık kanın akmaması için duacı olalım.

 

Hepinizin Bayramını en içten dileklerimle kutlarım.

 

 

 

Editör: TE Bilişim