Kamu düzeni düzgün toplumsal yaşamın vazgeçilemez temel unsurudur. Bu nedenle kamu düzeninin arkasında durmamak hiçbir vatandaşın yapacağı veya kabul edeceği bir durum değildir. Çünkü toplumsal yaşamı huzur içinde yaşamak ve yaşatmanın temeli kamu düzenini sağlamaktır.
Kamu düzeni elbette kanunlardan, nizamlardan, geleneklerden, toplumsal ahlak ve kurullardan, dini inançlardan ilham alacak ve düzenlenecektir. Bunu yapacak olan da ülkenin yönetiminden sorumlu, devletin yürütmesini elinde bulunduran hükümet olacaktır. Lakin kabul edilmelidir ki her hal ve şartta hükümet tek başına bunun altından kalkamaz. Kanunlar ve güç de tek başına kamu düzenini sağlamakta bazen yetersiz kalacaktır. O halde yapılması gereken kamu düzeninin sağlanmasında toplumsal mutabakatı sağlamak ve toplum olarak buna uymaktır. Hal böyle olunca da toplumun bütün kesimleri bu yükün altına elini koymak zorundadır. Bütün siyasal partiler, demokratik kitle örgütleri, Yarı kamusal kurum ve kuruluşlar, inanç temsilcileri ve her birey kamu düzeni konusunda toplumsal kabul çalışmalarına destek vermelidir. Aksi durumda bir düzenden, haktan ve hukuktan, çalışma yaşamından, ekonomik özgürlük ve teşebbüsten, toplumsal barışan söz etmek mümkün olmayacaktır.
Ancak bunun gerçekleşmesi için de kamusal düzenin gerekliliği kadar bu düzenin sağlanması için yapılan kanun ve düzenlemelerin de toplumsal mutabakatla ve toplumun ve bireyin hak ve hukukunu koruyan özgürlüklerini kısmayan bir temele dayanmak zorundadır. Eğer kamu düzenini sağlama adına toplumun bir kesimini hedef tahtasına oturtacak düzenlemeler yapacaksanız bunun adı kamu düzenini sağlama düzenlemesi olmaz yeni katliamlara hazırlık yapma ve zemin oluşturma olarak algılanır ve kamu düzen adına düzensizliklerle karşı karşıya kalınır.
İşti tam da bu noktada bir iki hatırlatmayı iktidar partisine ve hükümetimize aktarmakta fayda buluyoruz.
Türkiyede Kamu düzeni ve sistemi koruma adına on yıllarca düzenlemeler yapıldı kanunlar çıkarıldı. Hatta bunlar yetmedi askeri darbeler gerçekleştirildi. Yurttaşlarımızın özgürlükleri ellerinden alındı. Yüzbinlerce yurttaşımız bu düzenlemeler nedeniyle eziyet çekti ve yaşamını yitirdi. Gelinen aşamada Kamu düzeninin sadece yasalar hazırlamakla ve bu yasaların insanların özgürlüklerini kısmak ve onları öldürmekle sağlanamadığı da görüldü. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi üç dönem iktidarda kalma başarısı göstermiş ise bunun nedeni bu partimizin o eski yasalara ve düzenlemelere karşı çıktığı içindir. Türkiyeye barış ve özgürlük getirme çabalarını dile getirdiği içindir. Herkesi ve kesimi kucaklama gayreti gösterdiği içindir. Yoksa toplum bu iktidarı eksikliklerine rağmen neden sırtında azimle taşımaya devam etsin ki!
AKP ve hükümet her konuşmasında özgürlükleri ve eşitliği, hakkı ve hukuku savunduklarını ve bunu yaşama geçirmek için çabaladıklarını söylüyor.
Eğer durun gerçekten böyle ise eğer sıkıyönetim, olaganüstü hal, özel yetkili mahkemeler ve yasalar ve kişilerin kaldırılması ile özgürlükler yolunda adımlar atılmış ise bu yasak düzenlerinin olumsuz sonuçlarının görülmesindendir.
Kamu düzeni adına yapılacak olan düzenlemeler gündemde. Bu yasalar demokratik dinamizmimizin temelini oluşturan Kürt demokrasi güçlerini hedef haline getiren yasalara ve yetkilere dönüşmemelidir. Bu yasalar Türkiye’deki barış ve kardeşlik girişimlerine, yurttaşlarımızın özgürlüklerini kısma ve onları baskı altına alma uygulamalarına zemin yaratmamalıdır. Hükümet bu yasal düzenlemeler konusunda ABD ve AB’yi gösteriyor. ABD’deki polise vurma yetkisinin nelere mal olduğunu hepimiz görüyoruz.
Evet Türkiye’de değişim var.Ancak yetki olmadığı halde çıkan toplumsal eylemliliklerde her defasında polislerin değişik gerekçelerle vatandaşları vurduğunu da biliyoruz. Çok hassas bir sürecin yaşandığı bir dönemde polise veya güvenlik güçlerine vurma yetkisi verirseniz olabilecek sonuçlar karşısında pişman olursunuz.
İnsanların elbette başkasının malına ve canına zarar vermesine göz yummamayız ancak bunu yasa ile vurma yetkisi vererek değil yasa ile değişik yöntemler uygulayarak yapmalıyız. Kamu düzeni sağlama adına güvenli güçlerimize insanlarımızı vurma yetkisi vermemeliyiz? Unutmayalım ki o güçlerimize yıllarca o kaldırılan yanlış yasalar ve uygulanan ve öğretilen yanlış bilgiler nedeniyle demokrasi ve hak arama  çabası içinde olan yurttaş kamu güvenlik gücünün düşmanı olarak gösterilmişti! Ve bu anlayış henüz tam olarak değişmiş değil.