İnsanoğlu gerçekten çok yönlü bir varlık.

Sevinci,

 Acıyı,

Hüznü,

Endişeyi,

Korkuyu,

Heyecanı,

Kurnazlığı,

Saflığı birlikte götürebilen ender varlıklardan biri.

Üstelik bütün bunlar  yaşamın birer gerçeği olarak kabul edilip sürdürülüyor. Bu çelişkiler içerisinde ihtiyaç duyulduğunda sığınılacak bir liman bulunuyorsa ne güzel.

Çalışmaktan vakit bulup toplumun içine karıştığımız zamanlarda insanların ilgilendikleri konular konusundaki merakımızı da gidermeye çalışıyoruz. İnsanlar bizlerden bir şeyler öğrenmeye çalışıyor, bizler onlardan bir şeyler koparmaya çabalıyoruz. Karşılıklı bir bilgi alışverişi içerisinde. Oturulan mekânın faturası masadan sevinçle kalkanın payına düşüyor elbet.

Malum 7 Haziranda seçim var. Siyasi ağabeylerin yatıp kalktıkları konu seçim.

Seçimi kimin kazanacağı,

Kimin ne kadar oy alacağı,

HDP’nin baraj meselesi konusunda ne düşünüldüğü,

AKP’nin son zamanlardaki agresif tavrı,

Bölgede olmayan CHP’nin batıdaki durumu,

Cumhurbaşkanının neden bu şekilde davrandığı gibi konular siyasi ağabeylerin birinci gündem maddesi bir de seçime hile karışıp karışmayacağı…

Bu konulardaki köstebek ise Fuat Avni. Sanırım siyasette en popüler olan isimlerden biri de o! Her yerde olan ama ortalıkta olmayan?

Seçim derdinde olanların durumuna bakıp kafa sallayanlar da var. Onlar da geçim derdinde olanlar. Oylarını kime vereceklerine çoktan karar vermişlerdir belki ama şu anda yapmaları gereken bir işleri var; Eve ekmek götürmek.

Mevsimin gereği olarak herkes bir şeylerin peşinde koşma telaşında. Kimi çöpleri karıştırarak, kimi inşaat molozlarını, kimi cam silerek, kimi çekirdek satarak, kimi boyacılık, kimi seyyar satıcılık yaparak ekmek kazanma derdinde. Tarla ve bahçelerde yeşillik yetiştirip satanları da unutmamak gerekiyor.

Bunlar bizim emekçi kardeşlerimiz.

Bir de seçime bağlı olarak geçim derdinde olanlar var. Kimin kazanacağını, kimin yükseleceğini takip edip siyaseti geçim için aracı olarak kullananlar. Bunlardaki telaş daha da farklı 1 koyup 5 alma hesabı yapanlar. Eldekini korumaya çalışanlar, kazanılanın üzerine birkaç kat daha eklemek isteyenler gibi. Allah onlara da sabırlar versin çünkü gerçekten işleri zor!

Birde toplumdaki çelişkiler karşısında kendini sanata vuranlar var elbet. Aslında cümlenin doğru hali sorunlar karşısında kendini kadehe vuranlar şeklindedir ama bizde kadeh olmadığından kendini sanata vuranlar diyoruz. Nerede bir etkinlik, panel, konferans, söyleşi, fuar, sergi, film, konser varsa onlar orada toplanır zamanlarını geçirmeye çalışırlar. Fotoğraf çeker, kayıt yapar, yorum eklerler. Facebookta görüşlerini paylaşır dünyaya meydan okurlar. Sanat insan içindir der duyarlılıklarını, beyinlerindeki düşüncelerini sanat aracılığı ile dünyaya anlatmaya çalışırlar. Güç kullanmadan, öldürmeden, yaralamadan ama unutmadan ve unutturmadan hareket ederler. Tiyatro ile fotoğrafla, müzikle, okumakla, yazmakla duygularını aktarmaya çalışırlar.

Birde yaşama karşı isyanlarını farklı bir şekilde dile getirenler var. Olmak ya da olmamak bütün gerçek budur diyenler. Savaşanlar ve savaşmak zorunda kalanlar. Yaşamı idealler uğruna gözlerini kırpmadan feda edebilenlerin durumu var. Şengal’de, Kobanê’de namluların üzerine yürüyenler gibi. Onlardan geriye kalan tarih sayfalarına yazılacak olan anmalar olacak.

Yaşam bu kadar acımasız ve çelişkili.

Birileri ölecek.

Birileri ölmemek için direnecek,

Birileri bu durumlardan vazife çıkarıp politika yapacak,

Birileri bu durumu sanatlaştıracak

Ve birileri de durup bütün bunları seyredip kayıt altına alacak!

Hepimiz bu guruplardan birine tabiyiz. Ya da hepsine birden.

Ne diyelim yaşam bu çelişkilerin ana vatanı!