Bayramın üçüncü gününde başlayan ve Türkiye genelinde 35 ili kapsayan olaylarda bugüne kadar edinilen bilgilere göre en az 39 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Yüzlerce vatandaşımız yaralı binlerce gözaltı söz konusu. Bu süreç içinde meydana gelen olaylar nedeniyle de beş ili ve değişik ilçeleri kapsayan alanlarda sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Bu olayların içinde bulunan illerden birisi de ilimiz Batman’dı. Üstelik silah kullanılan ve öldürülme olaylarının başlangıcı olduğu belirtilen olay da Batmanda gerçekleşti ve Emrah Demir adındaki genç uğradığı silahlı saldırı nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu olayın Hüda Par adına sosyal medyada üstlenildiği de gelen bilgilerden.
IŞİD’in Kobani’ye saldırılarını protesto etmek amacıyla başlayan olayların ardından Meydana gelen olaylar sebebiyle Batmanda 42 kişinin gözaltına alındığını açıklayan Valilik, 3 gün süren IŞİD protestolarının bilânçosunu açıkladı. Valilikten yapılan açıklamada Kobani’deki IŞİD saldırılarını protesto etmek amacıyla, 6–7 Ekim tarihleri arasında meydana gelen gösteri ve olaylar sonucunda 1 kişinin hayatını kaybettiği ve 57 kişinin yaralandığı belirtildi. Açıklamada ayrıca 42 kişinin gözaltına alındığı, sokağa çıkma yasağını ihlal eden 113 kişi hakkında ise idari işlem yapıldığı Yaşanan olaylarda 4 adet otonun yakıldığı ve 40 iş yerine de maddi hasar verildiği açıklandı. İHD Batman şubesinin sosyal medyada paylaştığı verilere göre ise 116 yaralı ve 80’in üzerinde de silahlı yaralama vakası mevcut. Batman Valiliği 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi gereğince il merkezinde 07.10.2014 günü saat 23.00'ten itibaren ilan ettiği sokağa çıkma yasağının 9 Ekim saat 10:00'a kadar sürdürmüştü.
Bu olaylardan sonra işin vahametini görmek istemeyen veya gördüğü halde işi başka taraflara çekmek isteyen kesimlerin olayın sosyal boyutundan çok meydana gelen ekonomik duruma yönelmeleri, birden bulundukları yoldan sağa sola sapmalar göstermeleri ilginç bir gelişme olarak karşımızda duran bir durum. Lakin herkesin ortaklaştığı bir durum var ki o da olayların daha da büyümeden ve dal budak sarmadan durması.
İyi dileklerde bulunulması, ortamın gerginleştirilmesinden kaçınılması, Vatandaşların zarara uğramaması için çaba gösterilmesi doğru olan davranış biçimi. Lakin bütün bunlarla birlikte olayların neden vuku bulduğunu unutmamak gerektiği de ayrı bir gerçeklilik.
İnsanların koyun gibi kesildiği, kurbanlık gibi mezatlarda satıldığı, kanın gövdeyi götürdüğü bir ortamı görmezlikten gelip bu bizim meselemiz değil mantığı ile hareket edildiğinde ne yazık ki olayları ortaya çıkaran sebepler birden yok olmuyor. Elbette kimsenin malına ve canına zarar gelmemeli. Elbette kimse hak talep ederken, haksızlığa uğradığını dile getirmeye çalışırken başkasına haksızlık etmek ve zarar vermek hakkına sahip değildir. Ancak kontrol edilemeyen grupların ortaya çıkardıkları nahoş ve kabul edilemez durumu göstererek asıl meseleyi ikinci plana ötelemek de soruna doğru bir yaklaşım biçimi olmaz.
Hayat söz konusu olduğunda gerisi teferruattır. İnsanlar ölürken hassasiyet göstermeyenlerin olaylardan sonra meydana çıkan nahoş sonuçlardan sonra ölümlerden çok ekonomik sonuçlara yönelmeleri düşündürücü bir durumdur.
Aylardır yazıp duruyoruz. Türkiye’de sürdürülmeye çalışılan çözüm süreci birçok kesimin işine gelmiyor diye.  Barış süreçlerinin savaş süreçlerinden daha zorlu geçtiğini çünkü ortalığı karıştırmak isteyen birçok kesimin fırsat kolladığını belirttik. En ufak fırsatı bile kaçırmayan bu kesimlerin böylesi büyük çaplı sosyal olaylar gerçekleştiğinde boş duracakları mı sanılıyor? Bu fırsat kaçmaz diyenlerin ilk fırsatı kaçırmadıkları Bingöl’de meydana gelen olaylarda da kendini gösteriyor.
Olayların bu duruma gelmesinde birinci derecede sorumlu olanların siyasal temsilciler olduğu açık. Çünkü her hal ve şart altında siyasi kesimlerin toplum için çözüm merkezi olmaları gerekir. Sorumluluklarının gereği budur. Oysa en tepeden en dibe kadar yapılan açıklamaları izlediğinizde ağızlarından alev fışkırıyor mübareklerin.
Sağduyu ancak olaylara gerçekçi ve dürüst yaklaşımla mümkün olabilir. Dikenli telleri bahane edip kardeşlikleri ve gelen tehlikeyi görmeyenlerin de ateşi her tarafa yayarak çözüm bulunamayacağını bilmeyenlerin de sağduyu için ortak akıl ile hareket etmeleri gerekir. Böyle bir durum olduğunda asıl rahatlama yaşayabiliriz. Yoksa kırılan camları eleştirmekle sınırlı kalırsak daha çok acı çekmeye devam ederiz.