Türkiye’de demokrasinin tam anlamı ile oturması ve halkın kendini temsil edebilmesi için bir değişime ihtiyaç var. Bu değişim ya mevcut sistemin düzeltilmesi şeklinde olmalı ya da sistem değişikliği ile gerçekleşmelidir. Aksi durumda yamalı bohça zihniyeti ile bu ülkeye taşıma ve ileriye götürme şansımız yok.
Değişiklikler yapmanın kolay olmadığını elbette biliyoruz. Ancak siyaset aynı zamanda siyasi risk alma sanatıdır. Siyasetçiler bunu göze almak zorundadırlar. Bireyler evlerini taşıma konusunda bile bin bir türlü sıkıntı çekerken ülke yönetiminde bulunanların sistem değişikliği riskini göze almalarının kolay olmadığı da bilinip görünmekte ancak değişik kaçınılmaz hale gelmiş ise bu riski almaktan başka çare yok. Çünkü bu risk alınmaz ise olabilecekler konusunda işin ucunun nereye varacağı bilinmez.
Doğrudur birinci dünya savaşı ve ardından gelen ikinci dünya savaşındaki sonuçlar, Osmanlı imparatorluğunun dağılması sürecinde yaşananlar ve Ortadoğu’nun vahşi ve acımasız konumu nedeniyle korkular içerisinde kurulmuş bir ülkede, sistem değişikliği düşünmek zordur. Seksen doksan yıl boyunca bütün gücü ile kendinden ve sistemini korumaya yarayan düşüncelerden azade kalan her şeyi düşman gören ve gösteren bir sistemden bir günde “aslında söylenenler ve yapılanlar bilindiği gibi değildi” demeyi beklemek ve dense bile insanların iki günde bunu kabul etmesi beklenmemeli. Ancak bu gerçeğimize rağmen değişim şart ve bunun gerçekleşmesi gerekiyor.
Başa dönecek olursak ya mevcut sistemde seçim barajının kaldırılması dahil bir bütünlük içerisinde Anayasa değişikliği başta olmak üzere değişiklikler yapacağız.(Ki bunu geçen dönem denedik ve başarılı olamadık. Mecliste partilerin eşit sayıda milletvekili verdiği komisyondan bile uzlaşı çıkmadı.) Ya da mevcut durumdan vazife çıkarıp sistemsel değişikliğe gideceğiz.
Lakin ortada ilginç bir durum var. Statükonun devamından yana olan partiler halkın desteğine sahip değil. Tek başına değiller, birleştiklerinde değiller yamuk yaptıklarında bile değiller. Yani kısacası iktidarı hak edecek desteği bulamıyorlar. Bu durum  da iktidarın kendi bildiğini okumasına neden oluyor. Muhalefet yanlışını bulup düzeltme yerine daha radikal bir tavır alarak yürümeyi ve eldekini korumayı deniyor ki bu konuda da başarılı olma ihtimali yok. Yani farkında olmayarak bir takım çizgilerle tabanını ülkenin geri kalanından ayırıyor. O halde bu durumda yapılması gereken çok sayıda siyasal parti ile mücadele yerine birkaç siyasal parti ile ülke yurttaşlarının önüne sağlıklı seçenekler koymak.  Bu durumda da sağda bir iki parti, solda bir iki parti şeklindeki ana kanalları temsil eden güçlü partilerle siyasal zemini oluşturmak ve yürütmek sağlıklı olacaktır. 28 siyasal parti ile mücadele edip paramparça bir yapı yerine böylesi bir yapı daha sağlıklı olur. Ya da barajı kaldırıp insanların aldıkları oylar oranında parlamentodan temsil edilmelerinin önünü açmak gerekiyor. Tabi eğer değişik korkularınız yoksa! Kendinize ve sisteminize güveniyorsanız. Ama eminiz ki bugün haydi barajı kaldıralım denilse ne iktidar ne muhalefet buna evet demeye yanaşmayacaktır. Çünkü hala korku var.
Bu korku öylesine ilerlemiş ki CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ülkenin bölünmesinden korkuyor, eline silah almaktan söz ediyor. Hem de silahtan en fazla çekmiş olan Dersim gibi bir yörenin evladı olarak! “Habertürk yayınına katılan Kılıçdaroğlu; "Türkiye'nin bölünmemesi için gerekirse elimize silah alırız" diyor. CHP liderinin, “Son günlerde Türkiye'de bir sistem değişikliği, üniter yapıdan federatif yapıya geçilmesi gibi tartışmalar gündeme geldi. Bir Kürt devleti kurulursa, Türkiye'nin bölünme durumu ortaya çıkarsa ne yapacaksınız?" sorusuna verdiği yanıt şöyle:
"Türkiye'nin bölünmemesi için gerekirse elimize silah alırız. Neden bölünecek Türkiye. Beraber olmak varken, birlik olmak varken, huzur, barış içinde yaşamak varken neden kavga. Türkiye büyük bir ülke, hepimizin karnı doyabilir. Demokrasimizi güçlendirdiğimiz zaman...”
Türkiye’nin sosyalist Enternasyonale üye partisinin başındaki genel başkanın anlayışı bu. Ancak şunu da hatırlatmak lazım. CHP kuruluşundan bu yana ne zaman silahı elinden ve beyninden sildi acaba? Ne zaman o silahlara dayanmaktan vazgeçti? Geçenlerde Kürt aydınlarının kendisine neden destek vermediklerini eleştirmişti. İşte cevabı yine kendi açıklamasında saklı. Siz ne zaman silahlı çözümden vazgeçip gerçekten sosyal demokrat bir parti olmaya karar verirseniz o zaman Kürt aydınları da size destek çıkmaya başlar. Bundan emin olun. Ama o değişim olmadan asla! Başkasını eleştireceğinize bunca sosyal demokrat neden AKP’ye oy veriyor diye düşünün bence. Vermiyorlar diyorsanız acayip yanılıyorsunuz. Maazallah siz o silahı elinizden ve beyninizden çıkarırsanız! Emin olun iktidar bile olursunuz.