20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde düzenlenen intihar saldırısında onlarca gencimiz yaşamını yitirdi yüzlerce insanımız yaralandı.

Çoğunluğu SGDF (Sosyalist Gençlik Derneği federasyonu) üyesi olan bu insanların bu ilçede bulunmalarının sebebi büyük bir savaştan çıkan ve yaşama tutunmaya çalışan Kobanê’nin yeniden yaşama tutunması için destek olmaktı.

Kobanêye bin ağaç dikeceklerdi ve orada yaşayan ailelerin çocuklarını oyuncak bebekler vereceklerdi. Ama olmadı büyük bir umutla çıktıkları yoldan cesetleri döndü.

Yaralandılar ve yaşam vermek için çıktıkları  yolda yaşamlarından oldular.

Aralarını sızan insanlık ve onur düşmanı çete üyeleri onları yaşamdan kopardılar.

Burada artık şapkayı önümüze koymanın zamanı gelmiştir.

Uzun bir süreden beridir süren bir savaş var.

DAIŞ çeteleri insanlığa saldırıyor.

İnançlara saldırıyor.

İnsanlara, şehirlere, canlılara, cansızlara saldırıyor

Bunların karşısında tutunmaya çalışanlar Kürtler olunca bir kısım satılmış medya ve kesimler gözünde bu insanlık düşmanları örtülü bir meşruluk kazanıyor. Açıkça savunamıyorlarsa bile kinlerini Kürt düşmanlığında ortaya çıkarmaktan da sakınmıyorlar. Kürt fobisi bu kesimleri öyle bir hale getirmiş ki İŞİD çetesi ne kadar insanlıktan uzaklaşırsa uzaklaşsın Kürtlere saldırdığı müddetçe zararsız olarak görülmeye çalışılıyor. Türkmen hamiliği adı altında yürütülen çalışmalar bile bu ikiyüzlülüğü örtmeye yetmiyor.

Kadınlara tecavüz etmeleri

Kadınları ve kızları pazarlarda satmaları

İnsanların kafalarını kesmeleri

İnsanları diri diri kafeslerde yakmaları

Gayri Müslim olsun olmasın insanları yerlerinden etmeleri

Onlara tabi olmayanlara yaşam hakkı tanımamaları bir anlam ifade etmiyor.

Kürtlere düşman iseler bu yeterli bu kesimler için.

Oysa gerçek çok farklı. Bu insanlık düşmanlarının ne zaman nerede ve nasıl bir şekilde ortaya çıkıp kime saldıracakları hiç belli olmaz.

İlkesi, insafı, kıblesi belli olmayanın ne yapacağını kim kestirebilir ki?

Tek bir felsefeleri var öldür, öldür, öldür…

Yaşatma babında bir hareketleri yok. Ölün cennete gidin, öldürün cennete gidin, tecavüz edin helaldir, satın ganimettir.

Gelelim işin yanlış tarafına.

Her ne kadar devlet büyükleri DAIŞ çetelerini kınayan açıklamalar yapmakta iseler de biliyoruz, duyuyoruz ve okuyoruz ki dünyanın değişik yerlerinde sözüm ona cihada katılmak için gelen insanlar ellerini kollarını sallaya sallaya bu çetelerin saflarına katılmak için bu ülkenin topraklarını kullanıyorlar. Tel abyad ellerinden alınanca neredeyse ülkemizin bir kısım politikacıları karalar bağlayıp yas tutacaklardı. Demografiden tutun bilmem nereye kadar uzanan konuşmaları oldu. Şimdi ne oldu. İşte bütün sınırları yerle yeksan ettiğiniz çeteciler şimdi gelip insanlarımızın içinde intihar eylemleri düzenleyerek ortalığı kana buladılar.

Lafı gevelemenin bir anlamı yok artık. Herkes sözü ile davranışları ile hangi tarafta olduğunu belirlemek zorunda artık. Ya çetelerden yanasınız ya insanlıktan yana. Ya yaşamı savunacaksınız ya ölümleri. Timsah gözyaşları dökmenin bir anlamı yok çünkü. Siz istediğiniz kadar gerçekleri toplumdan saklamaya çalışın bu çeteler eninde sonunda gelip bu toplumun başına musallat olacaklardır. Siz onlara alan açtıkça yüz verdikçe, destek sundukça olacağı budur. Kimseniz, ne iseniz, nerede neler yapıyorsanız artık bundan vazgeçin ve çeteleri desteklemeyin. Ne partiler adına, ne devlet adına, ne islam adına bu insanlık düşmanlarını desteklemeyin. Çünkü yaşamı sevmeyen, insanı sevmeyen, ortaklaşmayı sevmeyenlerle yapılacak ortaklık başa beladır.

Defalarca yazdık yazmaya devam ediyoruz. Ortadoğu bir kan ve ateş çemberine çevrilmiş durumda. Kendimizi bu ateşten korumak zorundayız diye. Ancak gelenekselleşmiş kin ve nefret duyguları nedeniyle birkaç oy toplama uğruna ülke bu ateşin içine atılmak isteniyor. Bu açıktan açığa yapılmıyorsa da gizliden yürütülen işler ve ortaya çıkan sonuçlar bunu gösteriyor. Bugün Irak, Suriye ve dünyanın değişik ülkelerinde her gün bu çeteci anlayışların sergiledikleri cinayetler nedeniyle yüzlerce insan yaşamını yitiriyor. Bu belayı bu ülkeden uzak tutmanın yolu vardır. Bu da onlara destek vermekten vazgeçmektir. Onlara giden besleme kanalları kapatmaktan ibarettir.

Onları insanlık ve doğa için tehlike olmaktan uzaklaştırmaktır.

Türkiye artık bu gerçeği görmek zorunda yoksa korkarım bu ülke de kan gölünü dönmeye başlayan ülkeler listesine girecektir.