Röportaj: Melek Barış


Gazeteci-Yazar Arif Arslan’ın 35 yılı aşkındır bu kentin arşınlamadığı sokağı kalmadı. Dile kolay 35 yılı aşkın bir süre bu kentte günlük gazete çıkarmak, öyle çok kolay değil. Maharet ve beceri istiyor. Sabır gerektiriyor ve iyi sinirlere sahip olmak gerekiyor.

Bölgede gazetecilik yapmak hayli zordur ve 90’lı yıllarda yapmak daha da zordu. Günlük gazete çıkarmak ve bu kentin sokaklarında gazeteci olmak iyi kaynaklara da sahip olmak demektir. Bu kentin 35 yılın anlağına sahip olmak gibi önemli bir meziyet sunar.

Gazeteci Arif Arslan kafasında bu kentle ilgili kitap yazmak varmış ve tam 19 yıl sonra bu düşüncesini hayata geçirmeyi başardı. ‘Yüz Yüze Batman’ adı altında Batman için başucu kitabı olacağına inandığım kitabını yayınladı. Batman’ın detaylarıyla bire bir görüşmeler ve verilerle, metinli ve resimli yayınladığı kitabı şimdiden Batmanlıların dikkatini çekti.

Yüz Yüze Batman, Batman için ve geçmişini hatırlamak adına önemli bir kitap. Arif Arslan bize ‘Yüz Yüze Batman’ kitabını anlattı. Doğaçlama bir söyleşi oldu. Umuyorum ki beğenirsiniz…


Yüz Yüze Batman’ kendisini yazdırmaya nasıl başladı?

19 yılı aşkın bir süredir kafamda kitap ile ilgili bir düşünce vardı. Her gün yazan biri olarak bunu bir kitaba dönüştürmemek bende büyük eksiklik yaratıyordu. Son yılların en önemli akademik, mesleki, ekonomik ve siyasi yaşam birimi olan kentime yani Batman’a karşı bunu borç biliyordum. Değerli dostlarımın da devamlı hatırlatmaları düşüncemi daha çok güçlendirdi. Kısmet bugüneymiş ve ‘Yüz Yüze Batman’aymış.


Neden peki ‘Yüz Yüze’?

Batman 70 yıllık geçmişi olan bir kent. Tarihi bir insan ömrü kadar olan bu genç şehirde çok azımız düne dair bir şeyler biliriz. Batman’ın ne zaman il olduğunu sorsanız, çoğumuz belki bunu bilmeyecek ya da hatırlamayacak. Ki, bu çok eski bir tarih olmamasına rağmen. 14 haneli nüfustan, bugün 500 bin nüfuslu bir kente dönüştük. Günahı, sevabıyla bu şehri bu toplumu biz var ettik. Biz yaşadık, biz sahip çıktık ya da çıkamadık. Yaşayarak kaybettiğimiz anlatacağımız çok şey var. Hevesle ya da hüzünle anlatacağımız çok şey…

Hım etkileyici…

Batman 14 haneli iken nasıl bir yerdi, kimler vardı, neler yaşandı, kimleri konuk etti, bu kentin ilk okuyanları, ilk meslek sahibi olanları, ilk başkanları, ilk esnafları, ilk tüccarları kimlerdi. Nasıl bir hikâyesi vardı. Tüm bunların cevabını Batman’ın dününü yaşayanlar verecekti. İlk’lerin bu kent ile ilgili söyleyecekleri önemliydi. Onlar bu şehrin her halini yaşayarak gelen canlı tanıklarıydı. Yaşadığımız şehrin bir geçmişi vardı ve bunu en iyi onlar biliyordu. Haliyle bu da yüz yüze olacaktı. Benim de bu kente vefa borcumu ödeme vaktim gelmişti, hatta gecikmiştim bile.

Ve merak ederek çıktınız yola?

Evet, bu petrol kentinin tarihini yazmak için koyuldum yola. Gecikmeli de olsa, bugün ilk çalışmam olan ‘Yüz Yüze Batman’ ile buluştum-buluşturdum.

Yüz Yüze Batman’1949’dan bugüne bir zaman tünelinden geçiyor galiba?

Doğru, 1949 yılından başlıyor, yani Batman’ın ilk yıllarını başlangıç alıyor... İluh’tan bugüne akan simalar ve anlatılar var. Anılar, anlatılar sadece mekâna değil, zamansal olarak bir ömre tekabül ediyor. ‘Yüzyüze tarihçilik’ detayıyla derinleşen birçok anıyı taşıyor bu sayfalar.

Kişilerle tek tek görüşmek, doneleri toplamak kolay olmamıştır, çok zaman aldı mı?

Belli bir hedef kitlem vardı. Onlarca tanığa başvurarak, onların aktardığı gözlem, bilgi hatta hissiyatı derleyip toparlayarak, kısa ama öz, üstelik de özgün bir kent monografisini ortaya çıkarmak biraz zaman aldı. Sonuçta bu kentin dününü yaşamış ve hala hayatta olan birçok simaya ulaşmam gerekiyordu. Bazıları başka şehirlerde yaşıyordu. Bir de aktif gazetecilik yapıyor olmam var. Roman veya öykü yazıyor olsam belki farklı olurdu. Ama bu kentin geçmişini ele alan bir kitap olması gerçek bilgiye ulaştırmayı gerektiriyordu. Bu da ancak yüzyüze olabilirdi ve haliyle kolay olmadı.

Geçmişten günümüze kopyalar veren bu eser için, ‘Batman’ın belleği’ diyebilir miyiz?

Sanırım yerinde bir tespit. Bu petrol kentini var eden petrol sektöründeki ilk petrolcüleri, ilk esnafları, ilk yöneticileri gün gelecek tarihe dipnot düşecek. Batman’ın küçücük bir yerleşim merkezinden önemli bir kent haline gelişindeki aşamalarını tanıkların ağzından aktarıyorum. Üstelik de olabildiğince farklı kesimlerin, alanların temsilcileri, insanları ile konuşarak. Öyle ki, Batmanlı olan herkes bu kitapta bir yakınını görebilecek.

Herkesi bilemem ama bu kitapta benim bir yakınım var, Batman’ın ilk mühendisi ağabeyim Süleyman Barış…

Evet, ağabeyiniz de var. İluh’un ilk mühendisi aynı zamanda rafinerinin de ilk Batmanlı mühendisi. Zaten o dönemler üniversite okuyan sadece iki kişi varmış. Biri ağabeyiniz Süleyman Barış diğeri ise merhum Mustafa Ramanlı. O da hukuk okumuş, avukat olmuş.

Yani dünden bugüne köprü oluşturmuşları bulmak mümkün?

Aslında bir kentin dününü bir kitaba sığdırmak da kolay değil. Buna rağmen Batman’ın dününe şahit olmuş ve bugüne köprü oluşturmuş çok değerli şahısların hikâyelerini bulmak mümkün. Onlarla tek tek görüştüm.

Görüştüğünüz simalardan bazı anekdotları sizden dinlemek istersek?

Mesela, Batman’da iki dönem belediye başkan vekilliği yapmış olan Şevki Akın var. 1923 doğumlu, Cumhuriyetle yaşıt bir tüccar. Çok şeye tanık olmuş. Düşünsenize belediye başkanlığına bakmak istemiyor ama zoraki tekrar başkan koltuğuna oturtuyorlar. Oysa bugün belediye başkanlığı için insanlar neleri feda etmiyor. Batman’ın ilk tüccarı olan Akın’ın çok ilginç bir yaşam öyküsü var. Çoğunu sayfalarımıza yansıtamadık. Onu dinlerken çok keyif aldım.


Acaba bende mi kendisiyle bir röportaj yapsam?

Çok iyi olur. Şevki Akın 95 yaşında. Çok şey görmüş geçirmiş. Canlı bir tarih ve en tecrübeli olanlarından. Aklında kaldıklarından ve bildiklerinden kesinlikle beslenmek gerekiyor.

Batman’ın ilk Kaymakamı Altay Kancaal’ın söyledikleri de bana ilginç geldi…

Kancaal, TPAO’nun cazibesine dayanamayıp istifa ediyor. 1950’lerde Amerikalılar siteyi kurarken her şeyi düşünmüşler. Bir küçük dünya oluşturmuşlar. Batman adeta ikiye bölünmüş. Rafinerinin sitesi bahar bahçe iken, diğer tarafı yoksul bir kent. Yeşil alanlar, geniş asfalt caddeler, bahçeli evler, müzikli geceler hepsi petrolcülerin sitesinde mevcuttu. 1950 yıllarında Amerika’dan örnek alınmış bir şehir kurulmuş. İlk küçük rafineri meymune boğazında idi. İlk mühendisler, ilk petrolcüler bu coğrafyada kara altınla orada buluşmuş ve bir yaşam biçimi oluşturmuşlar. Site sayesinde Batman Türkiye’de ilk Avrupai şehre terfi etmiş, refahın, huzurun, zenginliğin, işsizliğin beldesi bir Güneydoğu kenti olmuş. Batman’ın ilk kaymakamı Altay Kancaal, o dönemler TPAO’un cazibesine dayanamayıp basıyor istifayı. Bir anda petrolcü oluyor. Mesela dağları titreten Koçero’yu çoğumuz belki de acımasız bir eşkıya diye biliriz,

Yani…

Oysa dönemin Devlet Bakanı Esat Kıratlıoğlu, Koçero’nun insaflı bir eşkıya olduğunu, haklı olanın yanında yer aldığını, kimseye haksızlık etmediği, adil bir eşkıya olduğunu, Garzan Kampında bir ihbarla öldürülen Koçero’nun yaşamı boyunca kimseyi öldürmediği ilginç anlatılardan.

Kitabınızda hep ilkleri görüyoruz. İlkleri belirlerken nasıl bir yol izlediniz?

Öncelikle petrolün var ettiği bu şehrin ilk petrolcülerini bulmalıydım. İlk mühendisi, ilk petrolcüsü, ilk müdürü vs. İlk görüşmemden sonra yaptığım her görüşme, diğer bir tanığa işaret etti. 70 yıl önce petrolün bulunduğu bu kentte tarihi bir insan ömrü kadar olan bu genç şehirde, birçok anı aslında henüz tarih olamayacak kadar yakınımızda idi.

Birebir kaç kişiyle görüştünüz?

100’e yakın farklı simalarla görüştüm ama kitapta bunun 60’nı bulacağız. Bu şehrin dününe tanık olanları seçmeye çalıştım. Bazı önemli simaların anlattıklarını sayfalarımıza şimdilik taşıyamadık ama kentin geçmişine tanık olanları tek tek dinledim.

Bilimsel malzemeyi derleyerek çıkardığınız bu kitapta şaibeli bir durum yok yani?

Kesinlikle evet. Her anlatım bir tanığın dilinden döküldü. Kurgulanmış bir anlatım yok.

Sanırım belli bir yaş grubu ele alındı, öyle değil mi?

Evet. Özellikle 70 ile 100 yaşını bulan simalarla kitapta buluştuk. Sadece Batman da değil ‘Bir zamanlar Batmanlı’ gibi gelenek ve göreneklerine bağlı olan bu şehir dışındakilerine de kulak verdim.

Görüştüğünüz kişilerden sonra Batman’ı var eden gerçekten nedir?

Batman’ı var eden şey kesinlikle petroldür. Bu bölgede petrol çıkmamış olsaydı belki de Batman Diyarbakır’ın küçük bir ilçesi olarak kalacaktı?

Niçin Diyarbakır?

Eskiden Diyarbakır-Siirt il sınırı Kira dağı eteğiydi. El Medina, Diyarbakır’a bağlı ilçeydi. İluh köyü El Medina’ya bağlıydı. Bende kitaba çalışırken bunu öğrendim. Bunun içindir ki, Batman kendini hep Diyarbakır’a daha yakın görür.

Kültürel bir çalışma mı bu?

Kültürel kokan yönü de var. Siyasetten de ayrıntılar var. Sonuçta bu kentin dünü söz konusu.

Batman’la ilgili böylesine detaylı kişilerle görüşülmüş bir başka eser yok, bu sizde nasıl duygular uyandırdı?

Kimsenin yapmadığını yapmak bende her zaman heyecan uyandırmıştır, işte bu kitapta öyle çalışma. Kusursuz oldu diye bir ideam yok, ilk denememde yapabildiğimin iyisini yapmaya gayret ettim. Bundan böyle Batman’ın geçmişine dair bulacağım her şeye dipnot düşeceğim. Bu kenti en güzel yönleriyle tanıtmayı kendime görev biliyorum.

İmza günü olacak mı?

Evet, bunun için özel bir organizasyon düşünüyorum. Okurlarla buluşmayı heyecanla bekliyorum, düşüncelerini doğrusu çok merak ediyorum.

Bu ilk eseriniz oldu, bundan sonra da sizden bunun gibi farklı çalışmalar bekleyelim mi?

Elbette. Bu güzel heyecanı yaşadım bir kere. Hatta neden daha önce yazmadım diye de kendime kızdım. Bir kitabının olması her gün gazeteye yazmaktan daha farklı bir duyguymuş meğer.

Peki, sırada ne var?

Önce ‘Yüz Yüze Batman’ın ikinci baskısı için tekrar çalışacağım. Bazı ilaveler olacak.

Ne mesela,

Yine bu şehri ele alacağım ama bu sefer kentin daha çok folklorik yönünü işleyeceğim. Mesela, Batman Çağdaş Gazetesi’nin bugüne kadar aldığı 94 ödülü var ve her ödülün ayrı bir hikâyesi var. Sadece ödülleri işlesem bu bile bir kitap olur.

Bu bir mesaj mı?

Yani…

Görüştüğünüz şahıslar 70 yaş ve üzeri. Merak ettim, tarihe tanık bu simalar daha çok neye özlem duyuyorlardı?

Konuştuğum kişilerin hemen hepsinde eskiye özlem var. Geçmişi konuştuklarında gözlerindeki ışıltıdan da bunu görebiliyordum. Teknolojinin nimetlerini inkâr etmiyorlar ama içtenlik ve samimiyet noktasında eskiyi arıyorlar. Daha çok eski dostlukların kalmadığından yakınıyorlar. O zamanlar şevberklerin (gece sohbetleri) samimi dostluklara dönüşme noktasında güzel bir gelenek olduğunu, televizyon ve internetin bu sohbetleri bitirdiğine değiniyorlardı. Ne yazık ki, eski içtenliği ve samimi dostlukları şimdi bulamadıklarından muzdaripler.

Okur açısından bir kitabın kapağı önemli bir ayrıntı, ‘Yüz Yüze Batman’da kapak ayrı bir hoşuma gitti…

Kapak, petrolü simgeliyor. Kitabın ön tarafında Atbaşı dediğimiz kuleleri gösteren çizgiler ve petrolün rengi hâkim. Arka kapakta ise Batman’ın 1949 yılında çekilmiş bir fotoğrafı var.

Kitaptan sonra Batman’ın dününü ve bugününü nasıl yorumluyorsunuz?

İluh’un, kabuğuna sığmayan bir petrol şehrine çok hızlı bir şekilde dönüştüğünü hep birlikte görebiliyoruz. Dünü unutmadan geleceğe ışık tutan bir kenttir Batman. Dünüyle bugünüyle yaşanması çok güzel bir şehirdir.

Yüz Yüze’ sohbetimizi toparlayacak olursak…

35 yılı aşkındır bu şehirde gazetecilik yapıyorum, yaşadığım bu kente sahip çıkma adına bu yola koyuldum. Kentle ilgilenen her okur açısından bu kitabın önemli bir işlevi olacağını umuyorum. Yüz Yüze Batman’a tanıklık edenlerin çoğu 5-10 yıl sonra belki de aramızda olamayacak. Yeni jenerasyon bunları tanıma fırsatını belki de hiç bulamayacak. İşte o zaman bu kentin dününü merak edenler için bu kitap daha özel bir seçenek olacak. Batmanlıların kentlerini bu kitapta daha iyi tanıyacaklarını düşünüyorum.