Röportaj: Yunus Arslan

Dünya küçük lakin tesadüfler büyük. Hayatlarımızın belki de ana hatlarını ''tesadüf'' oluşturuyor. Ve bu tesadüfler iyi yahut kötü her daim derin izler bırakır. Böylesine bir durumu İzmir'e gelen misafirimi Konak'ta Tarihi Asansör'e götürürken yaşadım. Misafirimle Tarihi Asansör'e giderken yol boyu pastane, market, lokanta, manav ve birçok klasik iş yerleri arasında küçük, göz alıcı, sevimli ve sade bir mekan ile karşılaştık; bu mekanın adı: ''Hasankeyf Kitaplığı''dır.

Arkadaşım ile birlikte Hasankeyf ismini görünce çok mutlu olduk ve öyle ki memleketlimiz ile tanışmak istedik lakin yine de adette vardır; ''Nasılsınız?'' diye sorduktan sonra ''Nerelisiniz?'' diye sormak. Klasik hale gelen ve klasik cevap verilen hal hatır kısmından sonra ''Nerelisiniz'' kısmına geçip cevap aldıktan hemen sonra bu hikaye çok daha kıymet kazanmıştı; çünkü mekan sahibi Bingöllüydü. Kendini çok iyi ifade eden, çok tatlı bir kahkahası olan ve hayatın ise kültür-sanat kısmının huzurunda yaşayan Taner Karasu ile tanıştık.

Taner Karasu ile yaptığımız bu söyleyişi birçok mesaj barındırıyor. Tam bir kitapçı donanımına sahip olan doğasever tarih bilir bu insan ile çok kıymetli konulara değindiğimiz gibi hayatın tesadüf ve sorumluluk merkezinde söyleyişimizi gerçekleştirdik. Bu tesadüf benim zihnimde: ''Sorgulayan bir insan ile mesaj veren bir söyleşi'' olarak kalacaktır. ''Hasankeyf Kitaplığı'' hikayesi ve birçok konunun konuşulduğu söyleyişimiz:

Öncelikle çok şaşırdık, memleketimiz sandık lakin can yoldaşı çıktık. Bu benim açımdan çok daha kıymetli. Bu değerli hikayeyi bir an önce dinlemek isterim. Bu mekanın adının Hasankeyf oluşunun sebebi nedir, bir bağınız var mıdır?

Ben kitap ile olan serüvenimi 1999 yılında başladım. Kuzenim bu işin içindeydi ve ben ona yardım ederek bu işe başladım. Kuzenim 1999'da 1 Mayıs zamanında Çankaya'da kendi işletmesini açmaya karar verdi. Hayata dair büyük hayallerimiz vardı lakin daha yolun çok başındaydık hatta o kadar başındaydık ki açtığımız mekanın ismini bulma arayışındaydık.

Peki bu ana kadar Hasankeyf'i görmüş müydünüz? Biliyor muydunuz?
- Bu zamana dek Hasankeyf'e gitmemiştik. Fakat tesadüfi bir şekilde Hasankeyf hayatımıza 1999 yılında girmişti . O zamanlarda Hasankeyf'in sular altında kalma problemi vardı. Hasankeyf'i sivil toplum örgütlerinden, derneklerden ve çevreci arkadaşlarımızdan tanıdık ve öğrendik. Sular altında kalma tehlikesinin olduğunu duyduk ve o bu dönemlerde haberleri takip ediyor, an ve an yaşıyorduk Hasankeyf'i. İzmir'den Hasankeyf için elden geldiğince bir takım şeyler yapmaya çalıştık. Yani genel olarak bu yaşadıklarımız işletmemiz için isim bulma arayışına denk gelmişti ve benim kuzenime teklifim ile mekanımızın adını ''Hasankeyf Kitaplığı'' koyduk. Serüvenimiz bu şekilde.

-Neden kitabevi değil de kitaplığı?
Hasankeyf'in biraz da olsa dokusunu yaşatmak ve antik bir hava taşıması nedeniyle ''kitaplığı'' dedik.

- Peki, Hasankeyf'i gördünüz mü hiç?
Gördüm.

- Ne zaman?
2011 senesinde gördüm.

- O zaman siz görmeden aşık oldunuz ve daha sonra yaşadınız?
Evet tam da böyle doğrusu. Hasankeyf öyle bir şey ki kendiliğinden doğan bir metafor bizim için. Çünkü Hasankeyf'i bilmiyoruz, havasını solumadık ve tabiatını yaşamamışız fakat kafamızda Hasankeyf hayali ve düşüncesi var. Dinlediğimiz müziklerde karşımıza çıkmıştır. Hasankeyf temalı bir çok şey yaşıyorduk. O zaman dek görmediğim bu yerin bende tutkusu çok fazla idi. En son bir dostum ile2011'in 8 Haziran'ından itibaren beraber Güneydoğu-Doğu Anadolu turu yapma kararı aldık. Bazen otostop bazen tren ile bu turu gerçekleştirdik.

- Pekala, bu turu biraz özetlerseniz?
Tren ile Ankara'ya geldik daha sonra güneye indik Tarsus'u yaşadık bir nebze.Tarsus'un Tarihi yerlerini gördükten sonra Antakya'ya geçtik daha sonra Adıyaman'a geçtik. Nemrut'u gördük, Silvan'a geçtik daha sonra Diyarbekir'e gittik. Diyarbekır'i epey bir yaşadıktan sonra Batman'a geçtik daha sonra Hasankeyf'e geçtik. Daha sonra Midyat,Mardin'i, Bingöl'ü ve Nusaybin'i yaşadık bir nebze. Bu tur benim hayatımda çok özel bir yeri vardı. Muhteşemdi her şey. Uzunca anlatmaya kalksam sabahın ilk ışıklarını yaşar oluruz.

- Hasankeyf'i gördüğünüz vakit neler hissettiniz?
Hasankeyf çok başkaydı. Çok güzeldi. Ne söylesem az kalır. O demir köprüden karşıya geçince durduk öyle bir Hasankeyf'e daldık, duygularım beni ben ediyordu. O fotoğraflarını gördüğümüz, hayal etmeye ve anlayamaya çalıştığımız Hasankeyf'in atmosferini yaşıyorduk ve resmen kucaklaşmıştık. Bilmediğimiz dünyayı sonunda yaşamaya başlamıştık. Mağaralara girdiğimde çok etkilenmiştim, birçok yaşam gözümün önünden geçmişti. En güzel şeylerden biri de oradaki çocukların zevkle ve aşkla bize bu tarihi anlatma istekleriydi. O çocuklar Hasankeyf ile bütünleşmişti ve onlarda Hasankeyf gibi sarılacak kimseler bekliyordu. Halk kalenderdi, onlarla konuştuk ve gönül isterdi ki uzun süreli sürsün ama hayatın pratik noktası başkadır. Genel olarak Hasankeyf'in bütünlüğü beni etkiledi. Dicle'nin görünüşü muhteşemdi. Zeynel Türbesi'nin yalnızlığı ve direnci beni çok etkilemiştir. Bu medeniyet neden yok edilmeye çalışılır anlamam-anlayamıyorum. Ve ben bu sorunun Türkiye'nin ötesinde dünyanın sorunu olarak görüyorum. Ve ne yazık ki dünyada egemen kısmın bunu pek önemsediğini düşünmüyorum çünkü işlerine gelinen noktada kendi donelerini besleyecek alanları güçlendirirler ve geriye kalan durumları pek önemsemezler. Bunu Suriye'de görüyoruz. Dünya tarihine mal olmuş eserler Suriye'de bombalanıyor ve insanlar kimliksizleştiriliyor. İnsanların kendisi ile ve geçmişi ile olan bağlar yok edilmeye çalışılıyor.

- Peki, Hasankeyf halkına, ''benim İzmir'de 'Hasankeyf Kitaplığı' adında bir mekanım var'' dediniz mi?

Yanlış anlarlar diye düşündüm. Onlar o mütevaziliği ve has oluşları beni buna itmedi nedense. Ve bunu söylemeyi gereksiz bir reklam gördüm. O an böyle baktığım için ahlakım bunu söylememe izin vermedi.

- İlginç. Yaptığınız bu tur içerisinde en beğendiğiniz yer neresiydi?

Benim hayatımda öne çıkarma veya başka bir deyişle kıyas yoktur fakat Hasankeyf ile bağımız çok başkaydı. Şiirler ve şarkılar bu muhteşem ortamda uçuşuyordu, gözlerimi kapatmak istemiyordum.

Gezdiğimiz yerlerin hepsinin farklı bir havası vardı ve gerçekten Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da böylesine bir hayatın olduğunu bilmiyordum. Gece geç vakitlere dek çay bahçesinde insanların oturabildiğini bilmiyordum. Çok başka bilirdim oturduğum yerden, çok dar baktık. Belki de böyle bakılmamız istendi. İşte tam da bu noktada sorgulamak, okumak ve gezmek çok mühimdir.




- Hasankeyf halkından kimseleri hatırlıyor musunuz?
Taner vardı. Küçük bir çocuktu ve şimdi büyümüştür, yağız bir delikanlı olmuştur. Gözleri ve yüreğinin bütünlüğüyle tarihini okuduğumuz Hasankeyf'i bir de onun ağzından dinledik. Hayat çok garip, tesadüfü çok sever bu nedenle eğer Taner'i görürseniz yahut okursa benden selam söyleyin.

- Elbette. Umarım beraber gideriz kucaklaşırsınız ve biz de adaşınızı tanırız. Peki Hasankeyf isminin işletmenize şans getirdiğini düşünüyor musunuz?

Hasankeyf'i yürekten sevdim. Çok başka bağımız var. Şanstan ziyade Hasankeyf ne zaman zorlansa bizde zorlandık. Bunu tüm samimiyetlimle söylüyorum bu bağı günlerce düşündüm. Düşüncelerim beni her defasında mutlu etti.

- Aman ağzımızı hayra açalım, Hasankeyf sular altında kalmak üzere?

(Nevi şahsına münhasır gülüşüyle) Bu durum başka bir boyut kazandı. Hasankeyf'in durumu şu an pek iç acıcı değil fakat Hasankeyf hep var ve var olacaktır gönüllerde. Klişe olabilir bu ama bu tamamen bir gerçek. Hasankeyf bizim için bu ömürde sonsuzluktur.

- Klişeler bazen güzeldir ne de olsa. Peki, etrafınızdaki insanlar ve müşterileriniz, ''Yahu be adam nedir bu isim?'' diye sordular mı?

Genel olarak herkesin ilgisini çekti ve kısmen bu hikayeyi anlattım. Bana söylenen şey genelde ''isminiz Hasan mı?'' diye oldu. Ve öyle bir hal aldık çevrem beni Hasan ismiyle kabul etti. Bu durumda benim için kıymetlidir. Ve soranlara şöyle de bir esprim vardır ''ya benim adım Hasan ve ben keyif yapmayı çok severim.''

- Gayet hoş. Peki yoldan geçerken sizi görüp gelmiş Batmanlılara rastladınız mı?

Çok fazla. Batmanlılar İzmir'de fazla galiba. Nereli olduğumu soruyorlar, biraz muhabbet edip genel bir açıklama yaptıktan sonra tebessümlerle vedalaşıyoruz. Bunlar güzel enstantaneler.

- Ben şahsen sizin Hasankeyf'e karşı yaşadığınız bu özel hisleri birçok Batmanlının yaşadığını düşünmüyorum. Şehir genel olarak suskun. Belki de bu konu üzerinde pek bilinçli değiller. Elbette çok kıymetli insanlar çok emek verdiler fakat ben genel olarak halka baktığım zaman bir suskunluk görüyorum. Sizin bu duruma dair düşünceleriniz var mı?

Öncellikle benim halka karşı bir şey söylemem söz konusu olamaz. Aslında mesele bana sorarsanız Batman halkından öte Türkiye'nin sorunu. Mesela Efes hak ettiği ilgiyi görmüyor, Nemrut hakeza öyle ve bir çok tarihi yapımız ilgi görmüyor. Restore edilişleri zaten ayrı içler acısı bir durum. Hasankeyf halkını ben çok sevdim elbette detaylı başka konular vardır, siz daha iyi bilirsiniz ama ben bu ülke sorunu olarak görüyorum. Hasankeyf sorunu hepimizin sorunu.

- Genel olarak toparlarsak eğer söylemek istediklerinize ek bir şeyler ifade ederseniz?

Biz artık Hasankeyf'te kaldık. ''Hasankeyf Kitaplığı'' bu işte tutuğundum sürece var olacaktır. Biz mutluyuz bu durumdan ve bu durum göbek adımız gibi bir şey oldu artık. Umarım gömülmeyecektir Hasankeyf. Belki de çok iyi niyetli bakıyoruz bu duruma ama hep sevdamızdan. İnsanı ayakta tutan umududur ne de olsa.

- Hemen ''Umut fakirin ekmeğidir'' sözü akıllara geliyor. Her insan bir yönüyle fakirdir ve bu sebeple her insan umuda muhtaçtır. Buyurun?

Çok doğru. Son ana kadar umudu yitirmemek lazım. Ben bu dünyanın döngüsünün böyle olduğunu ve merkezinin insan olduğunu düşünüyorum. İnsanın ürettiği değerler bunlar ama insanın çıkmaz sokakları vardır ve çıkmaz sokakları da olmak zorundadır çünkü düzen böyle. Kaoslar olmazsa mantıklı bir şey ortaya koyamayız. Bu Antik Yunan'da da böyle, her şey kaos ile ortaya çıkmıştır. Yani genel olarak bunlar hep yaşayacağımız şeyler, dün bu olayla başka boyutta yaşandı yarın bunu insanlar başka bir boyutta yaşayacaktır. Yaşayacakları şeyler şu an fikir üretebileceğimiz şeyler olmayabilir. Ve benden selam söyleyin Hasankeyf'e.

- Samimi söylemleriniz için teşekkür ederim. Şu an görünen o ki 2 yıl kadar İzmir'deyim, umarım Hasankeyf'in güzel haberi gelir de Hasankeyf'e beraber gider sizi coşkulu bir şekilde ağırlarız. Çağdaş gazetesi her daim Hasankeyf'e çok fazla duyarlı olmuştur ve gazetemizin sizlere kapısı her daim açıktır.

Çok teşekkür ederim, beni fazlasıyla mahcup ettiniz. Umarım beraber bunu kutlarız. Çağdaş ailesinin her birim çalışanına selamlar olsun ve başarılar dilerim.

 

 

Editör: TE Bilişim