Röportaj: Melek Barış

AK Parti Belediye Başkan Adayı Emin Ekmen Barış Süreci’nden, 17 Aralık olayları, Paralel yapıyı ve Belediyeciliğe kadar birçok konuda önemli ve dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Ekmen, Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorununda kalıcı bir barış için çözüm girişimlerinde bulunduğunu, geçmişte bu soruna yaklaşılamadığını ifade ederek şunları söyledi,

Darbeler, çeteler, mafya, derin devlet ile cesaret ve kararlılıkla mücadele eden Tayyip Erdoğan tüm riskleri göğüsleyerek 2004-2005-2009-2011 ve son olarak 2013’te Kürt meselesinde kalıcı çözüm girişiminde bulunduğunu biliyoruz.”

17 Aralık’ta gelişen süreci darbe girişimi olduğunun altını çizen AK Parti Belediye Başkan Adayı Ekmen, “17 Aralık, Türkiye'nin haksızlığa karşı adil ve mazlumdan yana geliştirdiği dış politikası, çözüm süreci ve ekonomik bağımsızlığına karşı yapılmış bir darbe girişimidir.”

Ekmen, Belediye’yi kazanacaklarından emin olduklarını kaydederek, yeni bir Batman müjdesi verdi. Ekmen, “Halkımız bizlerden Planlı, programlı, çevre ve görüntü kirliliği ve altyapı sorunları çözülmüş Yeni Bir Batman beklemektedir. Biz de temiz bir su, temiz ve yeşil bir çevre ile planlı bir Batman vadediyoruz” dedi.

Kazanacağımızdan eminim” diyen AK Parti Belediye Başkan Adayı Emin Ekmen’i mutlaka okumalısınız diye düşünüyorum.

İçinden geçtiğimiz naif bir süreç var, Kürt sorunun çözümü için başlatılan demokratik açılım sizce nerede duruyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Demokratikleşme bugün başlamadı, AK Parti iktidarları 12 yıldır sabırla Türkiye’yi dönüştürüyor, yeniliyor. Bu anlamda Kürt meselesine yönelik ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının sonlandırılmasının 12 yıllık bir geçmişi var. Sorunuza bahis olan son süreç ise bu 12 yıllık arka plana dayanan ve dağdaki genç fidanlarımızı aileleriyle buluşturmayı hedefleyen bir süreçtir.

Hükümetimiz, çözüm sürecine sabırla ve istikrarla devam etmektedir. Yüz yıllık bir sistem kavgasının yaşandığı, siyasetten bürokratik alanlara kadar sancılı bir geleneğe sahibiz. Bu süreç ilk kez denenen bir süreç de değildir. Bu ülkede Özal'dan Erbakan'a, Ecevit'ten Demirel'e en az 8 kez örgütü silahsızlandırma girişimi yaşanmış ve tamamı başarısız olmuştur.


Bu girişimler neden başarısız oldu dersiniz?

Bu girişimlerin başarısız olmasının sebepleri; devlet ve örgüt içindeki çeteciler, uluslararası aktörler ve ülkedeki vesayetçi zihniyet/kadrolar olmuştur. Bu girişimde bulunan liderlerin ise bir kısmı sadece siyasi hayatını değil, canını da bedel olarak kaybetmiştir. Dolayısıyla bu alana girmek mayın tarlasına girmekle eş değer olmuştur. Liderler de bu korkutucu tablo karışışında çözüm arayışından uzaklaşmıştır.

Darbeler, çeteler, mafya, derin devlet ile cesaret ve kararlılıkla mücadele eden Tayyip Erdoğan'ın ise tüm riskleri göğüsleyerek 2004-2005-2009-2011 ve son olarak 2013’te Kürt meselesinde kalıcı çözüm girişiminde bulunduğunu biliyoruz. Bu girişimlerin neden başarısızlıkla sonuçlandığını toplum çok iyi biliyor. Açıkçası her bir başarısız girişim tecrübe hanesine yazıldığından bu kez olağanüstü dikkatli ve özenle bir süreç yürütülmektedir. Bugün yaşadığımız darbe girişiminden de rahatlıkla anladığımız gibi, çözüm süreci tüm saldırılara rağmen iyi bir yerde duruyor.

Yani, AK Parti Kürt sorunu çözümde samimi diyorsunuz. Peki, BDP Kürt sorununun çözümünde samimi mi, her iki tarafta üzerlerine düşeni gerçekten yapıyorlar mı?

Çözüm süreci; nesnesi çatışma çözümü ve temel haklar, öznesi ise siyaset olan bir süreçtir. Siyaset en kaba tarifi ile toplumsal sorunlara çözüm üretme sanatıdır. Böyle önemli bir toplumsal sorunu çözmek için elini taşın altına koyan herkesin samimi olduğunu kabul etmek gerekir. Çözüm sürecini gündelik siyasi çekişmelerin üzerinde değerlendirmek gerekir. Aktörler birbirini yıpratmaktan uzak durmalıdır. Güncel tartışmaları ve söylemleri bir kenara bırakarak kararlar ve eylemler noktasında makro düzeyde süreci ele aldığımızda iki tarafın da olağanüstü dikkatli ve özenle olduğunu söyleyebilirim.

Hükümetin samimiyeti noktasında, örgütün geri çekilmemesine rağmen Demokratikleşme paketi Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yakın zamanda da Bakanlar Kurulu bir eylem planı yayınladı. Kışlada şüpheli ölümlerden haksız tutuklamalara kadar birçok sorun hakkında takvim vererek çözüm taahhüdünde bulunmak önemli bir aşamadır. Barış sürecinde daha önce gerçekleştirilen reformların devamı niteliğinde olan bu düzenlemeler çözüm sürecine hükümetimizin ve partimizin sahip çıkmasının göstergesidir. Başbakanımız en son Batman'da da ifade etti, çözüm sürecini devam ettirme ve başarı ile sonlandırma noktasında kararlı ve samimi bir yaklaşımımız var. 

Barış süreci terse döner mi?

Türkiye şuan çok önemli bir yol ayırımında. Üzerindeki yüz yıllık tozu silkeleyerek, şeffaf ve demokratik bir sistem inşa etmek isteyen bir Türkiye ve hükümet gerçeği var. Hükümetimiz bu konuda çok kararlı ve geleceğin inşası açısından barışın ne kadar kıymetli olduğunu her yönüyle biliyor. Bu sebeple tersi bir gidişat öngörmüyorum. Çünkü toplumun bu süreçten büyük bir beklentisi var. Halkımız her şeyi çok iyi görüp algılamaktadır.

Kürtler de bu devletin 200 yıllık ret-inkar ve asimilasyon politikalarına karşı ortaya çıkan silahlı mücadelenin ömrünü doldurduğunu, zamanın ruhunun demokratik mücadele ve siyaseti dayattığının farkındalar.

Peki, çözüm süreci sizce sandığa nasıl yansır?

Çözüm sürecinin geleceği AK Parti'nin Türkiye genelinde ve bölgede alacağı oy oranı ile yakından ilgilidir. AK Parti'ye verilen her oy aynı zamanda çözüm sürecine de destektir. Bu bölgeden alacağımız oylar da Kürtlerin çözüm iradesine ve Başbakanımıza verdiği desteği göstermesi açısından ayrıca önemlidir. Bunun yanında BDP ve diğer partilere de oy verip ancak çözüm sürecini destekleyen milyonlar olduğu gerçeğini de unutmamak gerekir. 


17 Aralık’ı nasıl okumak gerekiyor, sandığa etkisi ne olur?

17 Aralık, Türkiye'nin haksızlığa karşı adil ve mazlumdan yana geliştirdiği dış politikası, çözüm süreci ve ekonomik bağımsızlığına karşı yapılmış bir darbe girişimidir. Başta bölge insanı olmak üzere tüm Türkiye halkı 17 Aralık sürecinin tüm kirli ittifaklarının farkında ve bu sebeple Başbakanımıza gittiği her ilde en yüksek desteği veriyor. 14 Mart Mitingimizde 7’de 77’ye tüm halkımızın miting alanına gelerek destekte bulunması özellikle yaşlı ve yürüyemeyecek durumda olan hemşerilerin alana gelerek desteklerini sunmaları 17 Aralık Yargı darbesine bir tepki olarak görmekteyim. Seçim kampanyalarımız, Yerel Seçim Havasından Genel seçim hatta referandum havasına kaymıştır. Bu tutum elbette sandığa da yansıyacaktır. Hatta kamuoyu araştırmalarında oy oranlarımız 2007 Genel Seçim oranını yakalayarak % 45-50 bandına oturmuştur.

Paralel yapıyla ilgili ne düşünüyorsunuz, neler oluyor?

Türkiye’de yargı sistemi maalesef hep demokratikleşmenin önünde engel olmuştur. Paralel yapı denilen olay; yargı ve emniyet içerisinde örgütlenip, devletin siyasi karar alma süreçleri üzerine mühendislik üreten bir yapı. Aslında biz bunu çok iyi tanıyoruz. Evet, Türkiye bu gerçekle çok sert bir şekilde yüzleşti. Geriye dönüp baktığımızda, 2009’da açılım sürecinde belediye başkanlarının tutuklanması, 2010’da Kürtçe savunma krizi, 2011’de Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi, 2012’de Hakan Fidan’ın tutuklanmak istenmesi, hasta, hükümlü ve tutukluların tahliye edilmemesi, 2013’de Mustafa Balbay ve kararının uygulanmaması. Ve son olarak da 15 yıllık siyasetçi, doktor, avukat ve mühendisler için dağa çıkma riski var diye tahliye kararı verilmemesi… Bütün bunlar bir araya geldiğinde, aslında Kürtler üzerinde yoğun bir baskı oluşturup bu baskı üzerinden demokratik siyasi zemini değil, silahlı bir mücadeleye teşvik eden bir anlayış, yargısal bir operasyon var. Dolayısıyla bu paralel yapı denilen vaka-örgüt aslında Kürtlerin uzun bir süredir tanıştığı bir şey. Diğer açıdan da Sünni Radikal İslam Sentezi üretildi bir dönemde. Hizb-ut Tahrir, El Kaide, Hizbullah, Toplum-Der, İslami Hareket örgütü gibi davalar açılarak birçok insan mağdur edildi. Bunlar da hep aynı mantıkla, Sünni Radikal İslam tesisi üretip bununla mücadele ediyor görüntüsü vermek amacıyla yapılan işlerdi. Ve biz bunu defalarca kez anlatıyorduk. Bunların sıradan yargısal bir faaliyet olmadığını birilerinin kurgusal bir çalışması olduğunu ifade ediyorduk ama derdimizi tam dinletemiyorduk. Fakat bu son olanlar yani hükümete yönelik darbe girişimi her şeyi bütün çıplaklığıyla ortaya çıkardı.

Demokratikleşmeyle ilgili süreç seçim sonrasında sizce nasıl işler, devam eder mi?

Hükümet bundan 20 gün önce Bakanlar Kurulu Kararı ile bir Demokratikleşme Eylem Planı yayınladı. Bu eylem planın neredeyse üçte ikisi doğrudan Kürtleri, Kürt meselesini ilgilendiren maddelerden oluşuyor. Mesela; kışlada olan şüpheli ölümlere ilişkin 6 madde konmuş. Nasıl engelleneceği, nasıl mücadele edileceği ve olayların nasıl aydınlatacağı yönünde… Ha keza, orantısız güç kullanmak, düşünce ve fikir hürriyetine dair 50’ye yakın madde tek tek sayılarak hangi bakanlığa, hangi zaman diliminde ve ne yapılması gerektiği izah edilmiş. Dolayısıyla zaten bir ara durak olduğunu, bunun devamının mutlaka geleceğini belirtmiştim. Bu eylem planı da, hükümetin bu yöndeki kararlığının çok önemli bir göstergesi oldu.

 
Yerel siyaset ve uygulamalarının toplumsal barış üzerindeki etkileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz, toplumda birlik, beraberlik ve sağduyunun güçlenmesi için ne gibi düşünceleriniz var?

Yerel yönetimler, sosyal meseleler ile ilgili planlama, düzenleme ve uygulama işlevleri üstlenmesi, yerel düzeyde sosyal harcamaların arttırılarak, istihdamı arttırıp yoksulluğun giderilmesi, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde sosyal programlar üretmeleri ile sosyal ve siyasal riskleri minimalize ederek toplumsal birlik, beraberliğe hizmet edebilirler. Yoksulun azalıp, istihdamın yükseldiği, mahalleler arası gelişmişlik farkının ortadan kalktığı Batman’da sosyal riskler de azalacaktır.

Diğer yandan hepimizin bir siyasal pozisyonu ve duruşu var. Bunun da farklılıklar arz etmesi hayatın gereğidir. Bu, çok doğal bir durumdur ancak bu durum insani ilişkilerimizi etkilememeli ve bizi düşmanlaştırmamalıdır.


Sizin açınızdan kentte seçim atmosferi nasıl geçiyor?


Partimizin tüm birimleri Batman’ı karış karış gezerek her mahallede çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir. Bu çalışmalarda partimize yönelik bazı saldırılar oldu. Araçlarımız sayısız kez taşlandı, bayraklarımız yakıldı, ekiplerimiz saldırıya uğradı. Son olarak Newroz çıkışı lokalimiz taşlandı. Ancak biz bu saldırıların örgütsel bir karara dayanmadığını, bireysel olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle medyaya ve diğer partilere yansıtarak bir gerilim oluşturmak istemedik. Bu olayların yaşanmaması için sanırım siyaset kurumları ve temsilcileri diline her zaman dikkat etmeli ki kitlelere yüklenen öfke dili bireysel patlamalara sebebiyet vermesin. Umarım kalan bu kısa sürede bu küçük olaylar tekrarlanmaz. Seçim tam olarak bir demokrasi şöleni içerisinde tamamlanır.

Neredeyse çalmadık kapı bırakmadınız, peki, seçmen kitlesinin sizden beklentileriyle ilgili nasıl bir sonuca vardınız?


Seçmen bizden barışa ve şehrimize hizmet istiyor. Bu iki talebi gerçekleştirme yeteneği ve imkânına sahibiz. Halkımız bizlerden Planlı, programlı, çevre ve görüntü kirliliği ve altyapı sorunlarını çözülmüş Yeni Bir Batman beklemektedir. Biz de temiz bir su, temiz ve yeşil bir çevre ile planlı bir Batman vadediyoruz.

Seçildiğimde, uygulayacağımız örnek yönetişim anlayışını projelerimizi hazırlarken gösterdik. Hazırladığımız projelerde halkın beklenti ve taleplerini göz önünde bulundurduk. STK ve Kanaat Önderlerini ziyaret ederek Batman için neler yapabileceğimiz sorusuna cevaplar arayarak projelerimizi ortaya koyduk. Belediye Bütçesinin belirli bir kısmını halkla belirleyeceğimizi taahhüt ettik, bu şekilde örnek bir uygulama başlatacağız.

Bunun dışında her mahallemizin kendine has beklentileri olduğunu tespit ettik. Bu sorunlar üzerine de projeler hazırladık. Ama en önemlisi halkımız şeffaf ve adil bir yönetim istemektedir. Bunun için Meclis toplantılarını web’ten canlı yayınlayacağız. Çetin bir yarış içerisindeyiz,

Tahminlerinize göre alacağınız oy oranı ne olur?

Oy tahmini vermek zor ama kazanacağımızdan eminim. Batman AK Belediyecilik ile tanışacak inşallah.

Kazanacağınızı ifade ettiniz bu özgüveninizi neye borçlusunuz?

Son 12 yılda toplam 5 seçim geçirdim. İnsanların vücut dilinden, bakışlarından, gözbebeklerinden ruh ve fikir dünyalarını anlamak mümkün. Halkımızdan olağanüstü pozitif geri dönüşler alıyorum. Bu tablodan başarı ile çıkacağımıza inancım tamdır.

30 Mart’ta sandık başına gidecek seçmenlere ne söylemek istersiniz?

Türkiye büyür, şehirler gelişirken Şehrimizin geride kalması bizlere acı vermektedir. Biz bu durumu aşmayı hayal ettik. Hayallerimizi projelendirdik. Şimdi bu şehrin kaderini değiştirmek ve çocuklarımıza Yeni Bir Batman bırakmak halkımızın elinde. Onlardan 30 Mart’ta sandık başına giderek mührü AK Parti için kullanmalarını talep ettik. Takdir halkımızındır ve her türlü takdir başımızın üzerindedir.