Cuma gününü cumartesiye bağlayan gece Türkiye sınır ötesi harekat gerçekleştirerek Kuzey Irak bölgesel yönetimi ya da Irak Kürdistan’ında bulunan Kandil dağı ve civarındaki PKK kamplarını hava saldırısı ile vurduğunu açıkladı. Konu ile ilgili olarak hükümetin basına yansıyan açıklamasının özeti şu şekilde: “ Gece boyu devam eden ve Türk Hava Kuvvetleri tarafından Suriye’deki DAEŞ terör örgütü ile Kuzey Irak’taki PKK terör örgütü hedeflerine dönük icra edilen harekât Türk Silahlı Kuvvetleri’nin milli imkân ve kabiliyetleri ile gerçekleştirilmiştir.

 Bu çerçevede 24 Temmuz 2015 tarihinde Suriye’nin kuzeyindeki DAEŞ terör örgütü ile Irak’ın kuzeyindeki PKK terör örgütüne ait hedefler etkili olarak vurulmuştur.

KANDİL, HAKURK, ZAP, METİNA, AVAŞİN...

 İcra edilen hava harekâtında Irak’ın kuzeyinde PKK terör örgütünün kullandığı Zap, Metina, Gara, Avaşin-Basyan, Sinath Haftanin, Hakurk ve Kandil’deki sığınak, barınak, depo, lojistik nokta ve barınma alanları ile mağaralar, modern ve klasik mühimmat ile vurulmuştur.

 Ayrıca, icra edilen hava harekâtı ile eşzamanlı olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ait ateş destek vasıtaları ile Suriye’nin kuzeyindeki DAEŞ terör örgütüne ait hedefler ve Irak’ın kuzeyindeki PKK terör örgütüne ait hedefler ateş altına alınmıştır.

 Uluslararası hukuk çerçevesinde milli egemenliğimizi korumaya dönük meşru adımlarımıza ilişkin olarak sınır ötesi harekâtla ilgili başta Birleşmiş Milletler ve NATO olmak üzere uluslararası kuruluşlar ile dost ve müttefik ülkeler nezdinde Dışişleri Bakanlığımız aracılığı ile gerekli girişimler ve bilgilendirmeler yapılmıştır.

 Operasyon yurtiçinde de İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü birimlerince yürütülmektedir.

Devam eden soruşturmalar çerçevesinde; 24 Temmuz 2015 tarihi itibariyle DAEŞ terör örgütü, PKK terör örgütü ve iltisaklı yapılanmalar ile diğer marjinal sol örgütlere karşı yapılan çalışmalarda, terör örgütlerinin talimatları doğrultusunda kamu düzenini tehdit eden faaliyetlerde bulunan, vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerimize karşı silahlı eylem gerçekleştiren ve eylem hazırlığı içinde olduğu değerlendirilen çok sayıda kişiye yönelik eşzamanlı olarak 22 ilde operasyon yapılmıştır. Bu kapsamda şu ana kadar terör örgütlerine mensup toplam 320 kişi gözaltına alınmıştır.  Gözaltına alınanlar hakkında adli süreç devam etmektedir.

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm imkânları ve kurumları ile milletimizin huzur ve güvenliğini temin etmek için her türlü adımı atmakta kararlıdır.

 Yurtiçi ve yurtdışından kaynaklanan terör tehditlerine yönelik mücadele ayrım yapılmaksızın sürecektir.

 Operasyonun safahatına ilişkin bilgilendirmeler devam edecektir.”

Bu açıklamanın ve operasyonun aynı zamanda bir savaş kararı olduğunu Türkiye’de ağır aksak bile olsa sürmekte olan ateşkes veya çatışmasızlık sürecini bitirdiğini her halde artık söylemek mümkün.

Harekâtın ülke sınırlarının dışında gerçekleştirilmesi, aynı anda bir çok noktayı hedeflemesinin verdiği mesajları da anlamlı olduğunu belirtmek gerekiyor.

Bu kararlar alınırken DAIŞ çetesine yönelik göstermelik açıklamaları ayrıca yorumlamak mümkün. Zaten bizi asıl düşündüren Kandile yapılan operasyonun nasıl izah edileceğidir. Çünkü mevcut koşullarda böyle bir operasyonun beklenmediğini herkes kabul edecektir. Daha saldırıdan bir gün önce Başbakan Davutoğlu’nun yaptığı açıklama var. Son kez uyarıyoruz mealinden yapılan açıklama.

Ancak bu saatten sonra şunu belirtmek mümkün. Ülkemizde sorunların silahsız ve demokratik yöntemlerle çözülmesi yerine ülke yönetimi silahlı ve çatışmalı bir ortamı ve yöntemi benimsemiş durumda.

Ülkede yapılan son seçim sonuçlarına göre belirlenmiş bir hükümet yok iken ve mevcut hükümet emanetçi bir hükümet konumunda iken ülkenin kaderini belirleyebilecek böylesi operasyon kararlarının alınmasını doğru bulmak mümkün değil.

Oluşturulan bu hava ile eğer iktidarda kalma amaçlanıyorsa, savaş koşullarında bir seçime gidip oluşacak milliyetçilik duygusu havası ile iktidar perçinlenmek isteniyorsa belirtmeliyiz ki bu şekilde gelecek iktidarında ülkeye bir faydası olmaz.

Çünkü yapılan bu operasyonlar ve ortaya çıkacak sonuçlar ülkemiz insanlarının gelecekleri konusunda farklılıklar yaratmaya oldukça müsaittir. Bu farklılıkların bir iktidar mücadelesi ile kıyaslanamayacak kadar halkın zararına olduğunu da belirtelim.

Çatışma ve operasyonların ölüm demek olduğu ve ölümlerin de istemediğimiz en kötü sonuçlar olduğunu belirtelim.

Birileri savaş kararı aldı diye barış yanlıları olarak susmayacağımızın da bilinmesini isteriz. Çünkü biz susarsak savaş tamtamcıları ve ölümden rant devşirenler bu milletin ve halkların başına bir sürü çorap örmeye devam edecek.

Sonuç olarak sınır dışına yapılan hava operasyonu yanlış olmuştur. Ülkenin değil olsa olsa iktidarın işine yarayan bir harekâttır ve dileriz bu yanlıştan sonra zincirleme yanlışlıklar sürmez.

Sorunu siyaset yolu ile çözemeyenlerin bu halkın evlatlarını karşı karşıya getirip çatıştırması tarih önünde affedilemez bir hata ve suç olarak duracaktır.