PKK’nin silahlı mücadeleye başladı dönemden bu yana Kürt sorunun çözümü konusunda ele avuca alınabilecek adım atmaya cesaret eden ve bunu yaşama geçirmek için adımlar atan hükümet AKP hükümeti oldu.

Buna karşılık bölgede karayolu olmak üzere yatırım yapmak için gayret sarf eden hükümetlerden biri de AKP hükümeti oldu.

Gerek demokratikleşme adımları çerçevesinde olsun gerekse inisiyatifleri doğrultusunda olsun özgürlükler konusunda da bazı düzenlemeler yaptıklarını kabul etmek gerekiyor.

Eğer AKP hükümetleri çözüm sürecini de tamamlamayı becerselerdi Türkiye tarihine önemli bir imza atan ve yeni Türkiyenin inşasını gerçekleştirmeyi beceren tek parti olacaktı.

Lakin olmadı!

Her şey rayına girme evresindeyken birileri düğmeye bastı ve bir çuval inciri berbat etti.

AKP’nin başarılı politikaları bütün bireysel yanlışlıklara rağmen halk tarafından benimsendi ve bu partiye destek verildi. Ta ki işin aslı ortaya çıkıncaya kadar.

AKP iktidar dönemlerini çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemleri olarak açıklamıştı. Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde topladıklarını ustalık dönemlerinde berbat ettiler. Bunun elbette değişik nedenleri var. Son aşamaya gelinceye kadar Türkiye’de konumlanmış bütün yapıları biribirine karşı ustalıkla kullanma becerisini gösterdiler. Önce istihbaratı ele geçirdiler ardından polis teşkilatına iyice palazlanmış fethullahçıları kendi emellerinde kullandılar. Bu ikisinin gücü ile ordu’ya çeki düzen verdiler. Ordunun üst düzey komuta konseyi görevinden ayrıldı. Kuvvet komutanları isyan ile istifa arısına sıkıştırıldı ve istifa ettirildi. Ordunun darbe alışkınlıkları üzerinden milletin desteğini alan adımlar attılar ve orduyu susturdular. Bu yapının teamüllerine kulak asmayıp komuta kademesini kendilerine göre dizayn ettiler ve Jandarma Komutanının Genelkurmay başkanı yaptılar. Onlara uymayanları da cezaevlerine. Bu ülkenin Genelkurmay başkanının teröristlikle suçlandığı dönemleri biliyoruz.

Sonrasında sıra askerler üzerinden Emniyetteki ve diğer kurumlardaki paralel yapılanmaya geldi. Bu yapı da bertaraf edildikten sonra artık karşı duracak kimse kalmamış olacak ve istenilen ne varsa hayata geçirilecekti. Bu adıma karşılık paralelin karşılığı 17-25 Aralık operasyonları oldu. Sonucu zaten hepimiz takip ediyoruz. Emniyette de aynı orduda olduğu gibi bir tavsife yapıldı ve binlerce emniyet müdürü emekli edildi. Geri kalanlardan da yeni bir düzenleme oluşturuldu.

Bu durumda geriye direnebilecek tek güç kalıyordu Kürtler. Eğer Kürt siyasal hareketi de bertaraf edilebilse artık son adımlar atılacak. Bu adımlar da büyük adımlar. Yani sistem değişikliği. Türkiye cumhuriyetinin temelini oluşturan parlementer demokratik sistemin değiştirilmesi. Bunu önce cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile denediler. Cumhurbaşkanı %52’lik bir oy oranı ile seçilince işlemin tamam olduğuna kanaat getirmiş olmalılar. Ama kazın ayağı öyle değildi ve öyle olmadı. Başkanlık sistemi talebi ile girdikleri 7 Haziran seçimlerinde sonuç iktidarın elden gitmesi oldu. (Burada kasıt istenilen değişikliği yapacak olan tek parti iktidarıdır.) Bunun müsebbibi olarak gördükleri ise Kürt siyasal hareketi ve bileşenleri olan HDP.

“Seni başkan yaptırmayacağız” dediler ve seçim barajını da aşacağız dediler. Siyasal parti olarak seçime girme kararı aldılar. Bu AKP’nin hesaplarını bozan bir gelişme oldu. Anket sonuçlarını gören Cumhurbaşkanı tarafsızlığını bir tarafa bırakarak seçim meydanlarına indi. Türkiyenin neredesinde konuştuysa HDP’ye yüklendi. Sonuçta seçim bitti kimse başkan olamadı.

Bu gelişmeler olurken sınırlarımızın ötesinde de korkunç bir savaş yaşandığını unutmamak gerekiyor.  Çözüm sürecinin başlatılması ile Kürtlerin gönüllerinde yer edinen AKP ve Erdoğan bu süreçte uyguladıkları negatif yaklaşımlı politikaları sayesinde Kürt desteğini yitirdiler. Şimdi bunun rövanşını almak için yeniden savaş konseptine dönüyorlar. Savaş şartlarında girecekleri bir seçimle kazanmayı ve istediklerini gerçekleştirmeyi deniyorlar. Lakin Türkiye artık bunları yutacak ülke değil.

DAIŞ Çetelerine yönelik saldırı kararı alıp DAIŞ’e sınırları bile geçmeden üç saldırı yapacaksın buna karşılık sınır ötesi operasyonla  Kandil dahil bütün pkk kamplarını bombalayacaksın ve buna da terörle mücadele adını vereceksin. Buna kim neden inansın! Bakın bilançoyu gazete haberinden aynen aktaralım; “Gece saatlerinden bu yana PKK kamplarına yapılan üç ayrı hava operasyonunda 50’si F-16, 25’i F-4E 2020 Terminatorww tipi olmak üzere toplam 75 savaş jeti kullanıldı. Savaş jetlerinin 155 sorti yaptığı operasyonda, 400’e yakın PKK hedefine 300’e yakın bomba bırakıldı. Operasyonda lazer güdümlü bombaların yanı sıra tahrip gücü yüksek 230 kilogramlık MK-82 tipi havadan karaya serbest düşümlü bombalar kullanıldı”

Bu projenin adı farklıdır. Sayın başbakan muhataplarımız değişebilir ancak çözüm süreci sürecek diyor. Muhattaplarınızı değiştirdiğinizde o muhatapların sözlerinin Kürtler tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Öcalan’ı devre dışı bıraktığınız bir alanda hangi muhatabın aynı boşluğu dolduracağını biz de merak ediyoruz?

Bombaladığınız Kandil mi?

Eleştirdiğiniz Demirtaş mı?

Telefonlaştığınız Berzani mi?

Yoksa meclise taşıdığınız Metiner,Miroğlu mu?

Türkiye’de herkes ve kesim yanlışı yanlışla örtme gayretinden kurtulmalıdır. Süreci kesintiye uğratmak bir yanlıştı bu yanlışı savaş kararı alarak bu milletin çocuklarını birbirine vurdurtma yanlışı ile örtemezsiniz. Bunun yolu bu yanlışlardan acilen geri dönüp durumu kalınan noktadan sürdürmektir. Aksi durumun yanlışlığını zaten hep beraber yaşayıp göreceğiz.