Söyleşi: Melek Barış

Batman Valisi Yılmaz Arslan, Batman’da çocukların spor alanlarının olmadığına dikkat çekerek, özeleştiride bulundu. Arslan, hem Valiliğin, hem de yerel yönetimlerin çocukların spor yapabilecekleri alanlar oluşturması gerektiğini söyledi.

Semt sahası anlamında ciddi eksiklikler olduğunu belirten Vali Arslan, “Her şeyin imara, imar rantına ve daha uzun bina dikmeye yöneldiği bir ortamda sosyal alanlar oluşturmak da güç olmaya başladı” dedi.

Valilik ve Belediye’nin alternatif-rakip olarak algılandığını söyleyen Arslan, “Belediye ayrı bir yapı onun karşısında alternatif ve rakip olarak Valilik ve kurumları ayrı bir yapıymış gibi uzun yıllara dayalı yanlış bir algı var” şeklinde konuştu.

Valiliğin kadına şiddet konusunda çalışmaları nelerdir?

Şiddete uğrayan kadınlar ve dolayısıyla bundan etkilenen çocuklar da var tabi, bu konularla ilgili Devlet özellikle son yıllarda önemli düzenlemeler getirdi. Koruma talep ve tahsis edilmesi veya kadının kendi talebi halinde çocuğuyla beraber kadın sığınma evine alınması durumunda ciddi mekanizmalar var. Bu konuda hiçbir eksiğimiz yok. Tabi ki arzu edilen ailelerin parçalanmaması, en ufak bir olay olduğunda kadının kapıyı çarpıp çıkmamasıdır. Bu zaten bizim toplumda olmayan ve olmaması gereken bir şey. Her aile kendine göre sorunlar yaşıyor ama insanların can güvenliğini, vücut bütünlüğünü tehdit edecek duruma gelmişse, elbette tedbir alınması gerekiyor. Ve bu tedbirler de alınıyor, ayrıca bu konularla ilgilenen avukatımız da var.

Nasıl tedbir alınıyor, neler yapılıyor?

Böyle bir durum olduğunda sosyal hizmet uzmanlarımız hemen ilgili aileye gidiyorlar. Görüşülmesi gereken kişiyle görüşüyorlar, ‘Kadının bu evde kalması doğru değil, yâda bu ailenin durumu ekonomik olarak sıkıntılı, ekonomik destek sağlarsak bu sıkıntılar çözülebilir’ tarzında rapor hazırlıyorlar. Biz de sosyal hizmet uzmanlarının hazırladığı raporlara göre hareket ediyoruz. Sonuçta devlet düzenin de kendi içerisinde bir tutarlığının olması gerekiyor. Bunla ilgili bana intikal eden ciddi bir sorun yok. Olan sıkıntıların da üstesinden gelebilecek, durumdayız.

Kadın koruma talebinde bulunduğunda ne yapılıyor?

Koruma talebinde bulunan kadına hemen koruma tahsis ediyoruz. Bazen de koruma tahsis ettiğimiz birçok kadın gelip ‘biz sorunumuzu çözdük, korumayı kaldırın’ diyor. Bu durumda da korumayı kaldırıyoruz. Tekrar koruma talep ettiğinde hemen tekrar veriyoruz. Bu konuda hiçbir kısıtlama yok. ‘Bu da nerden çıktı’ diye bir muamelede bulunmuyoruz. Çünkü bu çok ciddi bir konu. İlgili Bakanlık bunu çok yakından takip ediyor.

Ailelerin dağılması durumunda asıl sıkıntıyı öncelikle kadın ve kadınla beraber çocuklar çekiyor. Çocuklar perişan oluyor. Bu durumda çocukları da garanti altına almak gerekiyor. Biz Devlet olarak hiçbir çocuğu evinden, ailesinden koparma taraftarı değiliz. Bu sağlıklı bir yöntem de değil, ancak mecbur kalınırsa yapılması gereken bir şeydir. Çocuk sahipsiz kalmışsa, vücut bütünlüğüyle alakalı bir sıkıntı doğacak gibiyse, o zaman çocukları da koruma altına alıyoruz.

Kadın Sivil Toplum Kuruluşlarını nasıl görüyorsunuz?

Kadın dernekleri içerisinde iyi çalışanlar ve işini ciddiye alanlar da var, usulen olanlar da var. İşini ciddiye alanlar için özellikle SODES projelerinden finansman desteği sağlıyoruz. Ayrıca İçişleri Bakanlığı’nın, dernekler dairesi aracılığıyla finansman kullandırdığı dernekler oluyor. Özellikle engelli ve kadın derneklerinin getirdikleri projeler konusunda ‘herhangi bir yorum ve değerlendirme yapmaksızın, varsa eksiği onu da tamamlayıp, SODES veya İçişleri Bakanlığına göndereceksiniz’ diye de talimatım var. Bunları başka dernek ve vakıflar gibi görmüyoruz, bu nedenle proje desteğinin sağlanmasını istiyoruz. Tabi bu dernekleri kuran ve yöneten insanların da işlerini ciddiye almaları ve takip etmeleri gerekiyor.

Kadını bilinçlendirme hususunda yeterliler mi?

Daha çok beceri kazandırma, istihdama yönelik, işyeri açma ve kişisel becerileri geliştirme gibi alanlara yönelik projeler hazırladıklarını görüyorum. Eğitim projeleri yeterli düzeyde değil. Kadınları bilinçlendirelim, belli konularda kendilerini bilgi sahibi yapalım konusunu eksik buluyorum. Biz daha çok işin ekonomik boyutuyla ilgileniyoruz. Galiba ülke genelinde bu böyle…

Ekonomik tarafı da önemli ama…

Tabi ki ekonomik tarafı da önemli, bunu önemsiz bulduğumdan değil, bu anlamda söylemiyorum. Kadın dernekleri; bu konularda uzmanlaşmış, televizyonlarda programlar yapan yâda akademik kariyeri olan lafı sözü dinleşir insanları getirip, kadınlarla buluşturmaları gerekiyor. Bu yönde proje yaparlarsa kedilerine destek olabileceğimizi de söyledik.

Kadın Konukevi’ne nasıl bir özen gösteriliyor, mesela orada eğitim veriliyor mu?

Oradaki çocuklar okula gidiyorlarsa, bu yine devam ediyor. Kadını olası tehlikelerden uzak tutmak için, adresin belli olmamasına özen gösteriliyor. Aslında oranın birinci görevi de bu… Konuk evinde amaç; orada bulunan kadına meslek öğretmek değil, ailesiyle tekrar normal bir düzene geçmesini sağlamaktır. Zaten birçoğu oradan çıkıp normal yaşamlarına devam ediyor. Ancak risk altında iseler konukevinde kalıyorlar, bununla ilgili şu ana kadar ciddi bir sıkıntı yaşamadık.


Sizce erkek neden şiddet uygular?

Geçen gün bir haber vardı; Samsun’da Valilik şiddet gören 10 erkeğe koruma vermiş… Aslında şiddet; gelişmemiş veya gelişmekte olan toplumlarda sadece kadına karşı değil, genel bir durum olarak kendini göstermektedir. Tek taraflı şiddet zaten hiç olmaz. Sadece kadına karşı ya da sadece çocuğa karşı şiddet diye bir şey yoktur. Bir yerde şiddet varsa, bu genel bir durumdur. Komşu komşuya şiddet uyguluyordur, öğrenci öğrenciye, esnaf esnafa uyguluyordur. Şiddeti sadece kadınlara yapılan kötü bir muamele gibi dar bir alana hapsedersek, yanlış tarafından bakmış oluruz. Bu, kültürel düzeyle alakalı bir durumdur. Sıkıştığınız ve sinirinizi alamadığınız bir yerde, o an yakınınızda en zayıf gözüken insana saldırmak, ona zarar vermek aslında bir başka zavallılıktır.

Bu sorun eğitimle çözülür’ diyorlar…

Bence bu işler ailenin ekonomik ve gelir düzeyiyle de ilgili. Aile zor geçiniyorsa, evdeki erkek işsizse, bunun akrabası var, komşusu var nihayetinde insanlar birbirini takip ediyor ve etkileniyor. Tabi ben sosyolog değilim, aklıma geldiği şekilde tanımlamaya çalışıyorum.

Bu da doyumsuzluğun başka bir yansıması olsa gerek…

Evet, ne yazık ki öyle… Dolayısıyla bu konuyu tek bir tarafa yaslamamak gerekiyor. Yani sadece ailenin fakirliğinden kaynaklanıyor desek, doğru tespit yapmamış oluruz. ‘Eğitimle çözülür’ diyorlar fakat bakıyorsunuz üniversite mezunu, belli bir göreve gelmiş ailelerde de bu sorun yaşanıyor.

Ne olması gerekiyor?

Bu konuda yasaların çok sağlam ilkeler getirmiş olması gerekiyor. Şu an eskiye nazaran daha ciddi düzenlemeler var. Şiddeti uygulayanın bunun mutlak ve sarsılmaz bir müeyyidesi olduğunu bilmesi, bunun da uygulanması caydırıcı bir unsur olacaktır. Özellikle kapalı toplumlarda, aile içinde dışa yansıyanın ötesinde yansımayan çok sıkıntı var. Kadın dayak yiyor fakat bunu kimse bilmiyor ya da sadece o evdekiler biliyor. Kadının ‘Ben dayak yedim’ deyip o evi terk etme şansı ya da alternatifi yok. Babasının evine gitse evde gördüğü muamelenin bir benzerini orada göreceğinden emin. Dolayısıyla bu toplumsal yapıyla ilgili.

Zaman içerisinde toplum bilinçlendikçe, ekonomik refah düzeyi arttıkça bu konular nisbi olarak düzelecek. Bu sorun sıfırlanmaz, olaya böyle bakmak lazım. Birilerine tavsiye ve nasihatte bulunmakla, bir takım süslü projeler yapmakla hemen çözülecek ve üstesinden gelinecek bir sorun olduğunu düşünmüyorum.

Valiliğin, ‘Çocukları sokağa mahkûm etmeyelim’ diye bir projesi vardı, proje devam ediyor mu?

Bir ailede 7-8 çocuk var. Benim de çocuklarım var. Çocuk bakmak kolay bir şey değil. Sokaktaki çocuk dediğiniz zaman, öyle büyük şehirlerdeki gibi tamamen sahipsiz, duvar diplerinde yatan çocuklar yok burada. Akşam geç te olsa gittikleri bir evleri ve aileleri olan çocuklar var burada. Bir takım göstermelik projeler yaparak, bu ciddi sorunları çözme şansımız yok. Temelde sorunları çözmemiz lazım.

Nasıl olacak peki?

Çocuğun mahallede spor yapabileceği, koşturabileceği bir alan yoksa ben bu çocuğa ne proje yapabilirim. Çocuğu toplayayım bir yerlere götüreyim, güzel bir şeyler anlatayım, iyi güzel de her gün çocuğa bu şekilde sahip çıkmam mümkün değil. Onun için burada hem valiliğin, hem yerel yönetimlerin çocuklara spor yapabilecekleri alanlar oluşturması gerekiyor. Ne yazık ki, kentlerde çocukların koşturacağı alanlar azaldı. Batman da öyle bir yer, spor alanında çok büyük açık var. Son yıllarda yapılan ciddi spor yatırımlarına rağmen, özellikle semt sahası anlamında ciddi eksiklikler var. Her şeyin imara, imar rantına ve daha uzun binalar dikmeye yöneldiği bir ortamda sosyal alanlar oluşturmak güç olmaya başladı. Yerel yönetimler kendilerine ait alanları, bu amaçlarla kullanmaları gerekiyor. Valilik olarak bizim başka sıkıntılarımız var.

Ne gibi…

Her geçen gün öğrenci sayısı öyle çok artıyor ki, mevcut okullar ihtiyaca cevap veremez oluyor.

Bu durumda ne yapılıyor?

Mevcut okulların bahçelerine okullar yaptırıyoruz.

Bir anlamda çocukların oyun alanları da daralmış olmuyor mu?

Evet, aslında bir anlamda da çocukların oyun alanlarını daraltıyoruz fakat başka da çaremiz yok. Çocuğun 60 kişilik bir sınıfta okuması mı, oyun alanının daralması mı diye bir tercihte bulunduğumuzda eğitim sonucuna varıyoruz. Ciddi bir şekilde bunu düşünmeniz lazım, çözüm böyle olur. Yoksa toplayalım 100 çocuğu gezmeye götürelim, bunlar çözüm değil.

Güzel çalışmalar ama…

Güzel çalışmalar olabilir ama sorunu çözmüyor. Bizim kalıcı çözümlere ihtiyacımız var. Bir fen lisesi yaptırdık basketbol, kapalı spor sahası, tenis tüm bunlar okulda mevcut. ‘Derslik sayısı az, ayrıntılara zaman harcıyorsunuz’ diyorlar ama Ben bunları yapmak zorundayım. Mesela burası sıcak bir bölge, her mahallede çocuklar için bir havuz olmalı. Belediye, semtlerde yaptığı parkların bir köşesine küçükte olsa bir havuz yapması gerekiyor. Adı güzel ama içeriği çok dolu olmayan projeler yerine kalıcı, akıl ve mantığın süzgecinden geçmiş işler yapmamız gerekiyor. Ancak bu şekilde çocuklara iyi bir şeyler sunabilir kötülüklerden uzak tutabiliriz. Bu nedenle mali gücümüzü genelde bu alanlarda kullanalım istiyoruz ama bazen düşündüğünüz ve planladığınız gibi olmuyor.


Maalesef öyle…

Bu bölgenin en büyük handikaplarından biri, yerel yönetimlerdeki anlayış ile merkezi hükümetin temsilcisi olan bizler arasındaki işbirliği kültürünün zayıf olmasıdır. Biz bunu aşamıyoruz. Birilerini suçlamak için söylemiyorum. Bizim de kusursumuz olabilir, bunu da kabul ediyorum. Fakat bunu aşmak zorundayız. Sanki burada Belediye ayrı bir yapı onun karşısında alternatif ve rakip olarak Valilik ve kurumları ayrı bir yapıymış gibi uzun yıllara dayalı yanlış bir algı var. Bunu bizim düzeltmemiz gerekiyor. Yerel yönetim de bu konuda bana katılıyor ama bazen bizi de aşan konular oluyor. Biz bunları düzeltmedikçe sorunları çözmekte istediğimiz düzeye erişmek te güçleşir. Bugün gidin Muğla’ya, Aydın’a, Balıkesir’e buralarda da değişik siyasi partilerden belediye başkanları var, bunlar da iktidar partisinden değil fakat birlikte çok güzel işler yapabiliyorlar. Balıkesir Belediyesi spor salonları, havuzlar, her semte voleybol sahası yaptırıyor. En ufak bulduğu bir yere hemen apartman diktirmek yerine, oraya sporla ilgili bir şey yapıyor. Bunları da valilikle değil, yerel yönetim kapsamında yapıyor. Bu bölgede artık bu takıntıyı aşmamız gerekiyor. Ne yazık ki, burada böyle bir sıkıntı var ve halka da bu bir şekilde yansımış durumda. Bir de burada ne sorun olursa olsun direkt Valilik suçlanıyor, buna rağmen hiçbir zaman bu benim işim değil, belediyenin işidir demedim. Böyle bir algıda olsun istemiyorum. Nihayetinde kamu işidir, bu durumda belediyeye dönüp sorunu iletiyoruz.

Güncel konulardan biri olan dilencilerle ilgili bir çalışma var mı?

Dilencililikle mücadele belediye zabıtası işidir, polisin işi değildir. Türkiye’nin her yerinde de bu böyledir. Fakat buradaki algı bunu polisin yapması gerektiği şeklindedir. Bu sıkıntı başladığında biz hem zabıtayı hem de polisi çağırdık, ‘ortak çalışacaksınız’ dedik. Fakat bu konuda yeterli işbirliği sağlayamadık.

Yeni belediye yönetimi ile de görüştük. Bu işe yeniden eğileceğiz. Vatandaşın da desteği şart tabi ki.

Bu sorun aşılabilir mi dersiniz?

Mademki bir çözüm süreci başlamış, birçok konuda eski bakış açıları değişmiş, o halde bu sorunu da aşabiliriz. Nasıl ki, Balıkesir’de belediye ile güzel işler yaptıysam, Aydın’da belediye ile oradaki merkezi idare güzel işler yapıyorsa, Burada da güzel işler yapabiliriz ve yapmalıyız. Hizmet ederken kimsenin siyasi görüşüne bakmayız. Ekonomik konulara bir şey demiyorum o da beni çok ilgilendirmiyor, ancak özellikle sosyal, kültürel, sanatsal, spor, çocuklar, gençler ve kadınlarla ilgili alanlarda bizim daha fazla işbirliğine ama inandırıcı bir işbirliğine ihtiyacımız var.