Vekilimiz Ferhat Nasıroğlu’nun nazik davetleriyle Sayın İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Batman’a geldiği gün biz de Ankara’dan intikal ettik. Havaalanından direkt hayvan barınağına gidileceğini öğrenince kendi kendime dedim ki: ew çiye?

İçişleri Bakanını ayağının tozuyla hayvan barınağına götürmek de neyin nesi diye düşünürken; Raman Dağı eteklerinde geniş alana yayılmış, Akdeniz veya Ege kıyılarında bir tatil köyünü andıran muhteşem bir tesiste buldum kendimi. Kalabalık bir heyet sayın Bakana eşlik ediyor, cümle basın orada, havada insanın içini ısıtan bir güneş ve yanımda Çevre ve Şehircilik İl Müdürümüz Muzaffer Bey ile İl Özel İdare Genel Sekreteri Abdülkadir Özer beyefendi. İkisi de şehrin en eski bürokratlarından, saçlarını süpürge ederek güzel hizmetler üretmiş, projelere imza atmış saygıdeğer kardeşlerimiz.

Bir ara sanıyorum Muzaffer Beyin dudaklarından bir cümle döküldü: “Abi barınak deyip geçme, çoğu yerde insanlar için böyle bir mekan böyle bir imkan yok”.. Benzer cümleyi o gün birçok kişinin ağzından duydum. Tavsiye ederim, görmeyen kalmasın, çocuklarınızı da alın, gidin; kanımca belki dünyada örneği bulunmayan, her detayı düşünülmüş, ince ince çalışılmış, muhteşem bir eser.. Batman’a yakışıyor, Raman Dağı’ndan yıllardır fışkıran petrolün hakkını veriyor, ona gururla selam çakıyor.

Rüyamda görsem inanmazdım. Hayvan barınağı bahçesinde yürürken aklıma Batman’ın tozlu, çamurlu yılları geliyor, okula girerken, eve girerken, camiye girerken, bakkala girerken, sürekli elimizde tahta çubuklar, ayakkabılarımızın etrafına yapışan çamurları silmekle meşguldük. Meşhur ifadedir: nerdeeen nereyeee.

Gurur duydum, duygulandım, mutlu oldum.

Barınaktan şehre dönüş için arabalara binerken Ferhat Bey beni sayın Bakanın bindiği araca davet etti. Girişte kendimi takdim edip Bakan Beyin elini sıktım, karşısında bir asker vardı, omuzundaki rütbelere bakılırsa önemli bir kişi olduğu anlaşılıyordu ama önce kendisi tanıyamadım. Ferhat Bey tanıştırdı: Jandarma Genel Komutanı sn. Ali Çardakçı Beyefendi.

Sayın Bakanı araçta seyir halindeyken izledim, gözünü barınaktan alamıyordu, bir ara aracı durdurup daha uygun bir araca binerek barınağın etrafını dolandı, dönüşte memnuniyetini dile getirerek Ferhat Beye teşekkür etti.

Ali Çardakçı Paşa’ya Sn Vekilimiz beni takdim ederken, “Kutsal memleket Gercüşlüdür” demiş bulundu. Paşa bana döndü ve “Gercüş’ün neresinden” diye sordu. Babinir deyince gözleri açıldı, bir an duraladı ve sanıyorum 35-40 yıl öncesine kadar gitti. Babinir Köyü (Sapanlı) Muhtarı vardı, vefat etmiş, dedi. Evet, dedim, şu anda oğlu Kahraman Kaplan Babinir Köyü’ne muhtarlık yapmaya devam ediyor.

Ali Paşa, nerdeyse 40 yıl öncesinde Gercüş Jandarma Komutanı olarak görev yaparken nerdeyse bölgedeki tüm insanlarla yakın diyaloglar kurmuş, birçok kişiyi ismen biliyor, benim bile tanımadığım bir çok insanın ismini zikretti. Bir de kendisinin Gercüş gazisi olduğunu öğrendim, sanıyorum Kantar ile Babinir arasında bir bölgede terör saldırısına uğramış ve yaralanmış. Gururla gazilik unvanına haiz olduğunu ifade etti. Batman’a dönüşte uzun uzun sohbet ettik, koskoca Jandarma Genel Komutanının mütevazı duruşu, samimiyeti, sohbeti, sohbet esnasında emir erinden kartını alıp üzerine cep telefonunu yazarak takdim etmesi, oradaki dostlarla kaynaşması; uzaktan bakan onu has be has Batmanlı sanacaktı. Bu vesileyle kendilerini tebrik ediyor, selam ve hürmetlerimi yolluyorum.

O dönem Babinir bademlerinden tatmış, tadı hala damağımdadır, dedi. Biz de bu vesileyle Babinir bademinin reklamını yapmış olduk.

Vali Beyin makamında sayın İçişleri Bakanımız, Jandarma Genel Komutanımız, Vekilimiz, Valimizle oturduk, sırayla abdestler alındı namazlar kılındı. Ve Bakan Bey gelip oturunca Vali Beyin Bakan Beyin dizinin dibine oturup elindeki koca koca dosyalarla yaptığı sunumu izleyince gerçekten gözlerim yaşardı. Öyle heyecanla anlatıyor, öyle umutla anlatıyor, öyle hızlı anlatıyor, öyle derin anlatıyor..

Bakan Bey bir ara saatine bakıp sonraki toplantının yakın olduğunu hatırlattı. Vali Bey oralı bile olmadı, sayfa sayfa çevirip anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor. Bakan Bey pürdikkat Vali Beyi dinliyor. O anda aklıma geçmiş dönemler geldi, uçak dolusu silahların şehrin içine sokuluş hikayelerini hatırladım, üst üste yapılmış olan hataları, yanlışları, yanlış uygulamaları..

Ama şimdi görüyorum ki, Devletin Bakanı, Valisi, Vekili diz dize oturmuşlar, harıl harıl memleket meselelerini müzakere ediyorlar, projeleri tartışıyorlar..

Sayın Bakan derin memnuniyetini ifade etti, Vali Beyi ve Vekilimizi tebrik etti, yapılan çalışmalara destek manasında üzerlerine düşeni yapacağını ifade etti. Vali Ekrem Canalp’in makamında tanık olduğum bu güzel sahne bana bir türkünün sözlerini hatırlattı. Mahmut Tuncer seslendirmişti:

Bakkal amca, bakkal amca (Ne var?)
Yağın var mı? (Var, var)
Unun var mı? (Var, var)
Şekerin var mı? (Var, var)
Ne duruyorsun? (Ne yapayım?)
Helva yapsana, helva yapsana
Helva yapsana, vay-vay, helva yapsana
Helva yapsana, helva yapsana
Helva yapsana, vay-vay, helva yapsana..

O gün odada yağ vardı, un vardı, şeker vardı ve teşbihte hata olmasın aşçılar durmuyordu helva yapmanın telaşını yaşıyordu. Her helva parçası bir projeye işaret ediyordu.

Batman atağa kalkmış kabuğunu kırıyor; en başta Sayın Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Milletvekilimiz Ferhat Nasıroğlu, Vali Ekrem Canalp ve güzide ekibi, çalışkan ekibi, idealist ekibi.. Barınakta Muzaffer Beyin heyecanla yaptıkları veya devam ettikleri projeleri anlatırken ne kadar hevesli ve istekli olduğunu gördüm. Geleceğe dair projeksiyonları yansıttı, geceyi gündüze katarak en iyisini yapmaya çalıştıklarını anlattı.

Vali Beye bir ara dedim ki; Sayın Valim babamın evi Çamlıtepe Jiyan Park’ın hemen yanında. Oradaki kanalın eski halini bilirim. Şimdi oralarda dolaşırken yapılan hizmeti görüyorum, Yaşar Kemal Parkı da dahil yapılan çevre düzenlemesini, yürüyüş yollarını, aydınlatmaları.. Gece vakti babamın balkonundan oraya doğru bakarken yanıp sönen rengarenk ışıkları süzdüm, gurur duydum, memleketim en güzeline layık, daha iyisine layık, Allah vesile olandan razı olsun, dedim.

Ankara’ya döndükten birkaç gün sonra yeğenim Zelal Aydın’dan bir whatsapp mesajı geldi “Amcacığım ben Batman Saadet Uçar Anadolu lisesinin basketbol takım kaptanıyım…” diye başlıyordu mesajı. Okul olarak bazı altyapı ihtiyaçlarından bahsediyordu. Mesaja hiç dokunmadan Sayın Valimize attım.

Aradan birkaç saati geçti, İzmir havası solumuş Yeğenim Zelal beni aradı, “amcacığım kendimi bürokrat gibi hissettim, Vali Beyin özel kalem müdürü beni aradı, yarın görüşmeye davet ettiler”

Ertesi günkü sesi hala kulaklarımda çınlar: “Amca, Vali Beyin yanına gittim, ona anlattım, ihtiyaçlarımızdan ve beklentilerimizden bahsettim, beni can kulağıyla dinledi, talimatlar verdi, sorunlarımız çözüldü, nasıl sevinçliyim bilsen..” dedi.

O gün kendi kendime düşündüm ki, bir çocuğun kalbine bahar ferahlığı vermişsek bu mübarek ayda, işte bayram o bayram ola.. Vatandaşa dokunabilmişsek, derdini dinlemişsek, çözüm üretmek için çaba harcamışsak, bayram o bayram ola..

Zelal’in Valimizle görüşebilmesi sembolik bir değer taşıyor ama mesaj o kadar büyük ki.. Devlet millet el ele, nice bayramlara, güzelliklere, huzura, kaliteli ve nitelikli kent kültürüne, çağı yakalamaya, eskileri unutmaya, acıları hafifletmeye ve bahar ferahlığına kavuşmaya..

Muhterem babam Babinirli Mele Abdullah’ın ellerinden kemali hürmetle öperek, hepinizin bayramını tebrik ediyorum, selam ve saygılarımı sunuyorum.

 

Editör: MÜZEYYEN ARSLAN