Bunca olay
Bunca eziyet
Bunca tutuklama
Bunca fakirlik
Bunca sürgün
Bunca göç
Bunca yaralama
Bunca ölüm olduğu halde Kürtler susmuyor ise Paris’in, Kopenhak’ın, Berlin’in, Roman’ın meydanlarında, ABD, AB ve BM önündeki alanlarda seslerini duyurmak için eylem yapıyorsa,
Yaşam alanlarının savaş olmayan bölümlerinde bulvarlarda, caddelerde, Mahallelerde, Sokaklarda, evlerde balkonlarda eylemler yapıp tencere tava sesleri ile etrafı çınlatıyorsa,
Savaşın sürdüğü alanlarda son kurşununun beynine sıkmak için ayırdıktan sonra kanının son damlasına kadar cephe savaşı verip son kurşunu bile beynine sıkarak kararlığını gösterip susmuyorsa o zaman durup, düşünüp şu soruyu sormak gerekiyor;
Kürtler neden susmuyor?
Kürtler bunca acı ve eziyete rağmen susmak yerine mücadeleyi seçiyorsa biliyordur ki başka yolu yoktur. Ölümden başka yol kalmayınca da pisipisine ölmektense haktan yana, halktan yana, onurdan yana tavır alıp mücadele etmeyi seçiyorlar. Kendilerinden başka sığınacakları başka liman olmadığı için de birbirlerini destekliyorlar. Bu konuda ise tarihlerinden aldıkları önemli tecrübeler var.
Bir aydır Kobanê şahsında sürdürülen bir insanlık onuru mücadelesi var. Bütün dünyanın seyrettiği bir vahşetten bahsediyoruz. Demokratik! İnsan Haklarına saygılı! Egemen dünya insanlığın katledilişini izliyor. Ölen insan sayısının artmasın ile müdahale oranlarını orantılamak istiyorlar. Oysa hep söylene şey şuydu. “Bir insanın ölümü bütün insanlığın ölümü” sayılacak.
DAİŞ çeteleri insanlık suçu işliyor. İnsanların mallarına canlarına kastediyor. Kadınlarını alıp tecavüz ediyor, pazarlarda fuhuş için peşkeş çekiyor, kadın, kız, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden ele geçirdiklerini kurşuna diziyor, kafalarını kesip büyük bir maharetmiş gibi resimleyip dünya ile paylaşıyor. Bütün bunları sadece Kürtlere yapmıyor. Araplara, Türkmenlere, Ezidilere, Hıristiyanlara, gazetecilere, Turistlere, Avrupalılara, ABD’lilere yapıyor ama direnen, karşı çıkan, hayatları pahasına bunlara dur diyenler Kürtler oluyor. Şengal’de, Kerkük’te, Afrin’de, Kobani’de bütün bu insanlar için direnen ve canlarını kurban edenler Kürtler.  Cephede canlarını verenler için destek isteyenler ise yine Kürtler.
Ancak Kürtler bütün bu insanlar için alanlara inip destek ve duyarlılık isterken onlara saldıranlar daha düne kadar bu insanları savunmak için değişik politikalar üreten,laflar söyleyen, külhanbeyliğine savunanlar oluyor. Kerkük’teki Türkmenler için bir bardak suda kıyamet koparan Türk milliyetçileri şimdi o insanları savunmak için alanlarda olan Kürtlere saldırıyor, onları öldürüyor, partilerini yakıyor ve ülkeyi terk etmelerini ve cepheye gidip savaşmalarını istiyor. Sanki savaşanlar onlar değilmiş gibi. Türklükleri, Araplıkları, demokrasileri, arka çıkmaları bu kadar işte. İnsanlık için duydukları endişe bu kadar işte. Bütün bunlar yemezmiş gibi bir de kürdün kürde yaptığı var ki en acı olanı da bu. Kendi katili için kardeşini gözden çıkaranlardan söz ediyoruz.
İşte bütün bunlardan dolayı Kürtler artık susmuyor.  Ölseler bile onurlu ve insanlığa yakışır bir şekilde ölmek istiyorlar. Daha güzel yaşamak için kanlarını döke döke mücadele ediyorlar. Bu durumu bugün anlamak istemeyenler yarın bugünün tarihi ile yüzleştiklerinde durumu daha iyi anlayacaklardır. Şu anda yapmamaları gereken ise Kürtlere saldırmak ve onları öldürmektir. Çünkü gidişat bu işe Kürtlerin ölüleri bile susmaz!