Bir çocuğun gülüşü, bir toplumun vicdanıdır derler.

Ne yazık ki günümüz dünyasında bu gülüş, çoğu zaman ya eksik bırakılmış ya da tamamen susturulmuş...

Oysa çocuk olmak; oyun oynamak, koşmak, düşmek, kalkmak, hayal kurmak demektir.

Ama milyonlarca çocuk için çocukluk, yalnızca bir yük; erken gelen sorumluluklar, baskı, ihmal ve bazen de bir istismar anlamına geliyor.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye göre her çocuk doğuştan eşit haklara sahiptir; yaşama, korunma, eğitim, ifade özgürlüğü ve sevgi görme hakkı gibi temel insani haklar.

Ancak günümüzde gerçeğe baktığımızda, bu hakların sadece kağıt üzerinde kaldığını görmek çok acı...

Türkiye’de ve dünyada hâlâ milyonlarca çocuk okul yerine atölyede, oyun bahçesi yerine inşaatta, ev yerine sokakta büyüyor.

Yaşadığımız yere bir bakalım…

Batman’ın Turgut Özal Bulvarı ve eski çarşısını boydan yürüdüğümüzde onlarca kağıt toplayan, dilenen ve çeşitli ağır iş kollarında çalışan çocukları görürüz.

Çocuk işçiliği yasak olmasına rağmen gayette sistemli biçimde sürüyor...

Yoksulluk içinde doğan bir çocuk, çoğu zaman kaderiyle baş başa bırakılıyor.

Eğitime erişimdeki eşitsizlik, özellikle kırsalda yaşayan çocukları derinden etkiliyor.

Bir de parantez açmamız gereken oldukça mühim bir konu var;

İstismar, çocukların en görünmeyen ama en derin yaralarından biri.

Sadece fiziksel ya da cinsel değil, duygusal istismar da bir çocuğun hayatına çok büyük yaralar bırakabiliyor.

Aile içinde, okulda, sokakta ya da dijital ortamda…

Nerede yaşanırsa yaşansın, çocuklar çoğu zaman ses çıkaramaz, çünkü korkarlar.

Bizlerse çoğu zaman duymayız, çünkü bakmayız…

Bir çocuğun sesi kısıldığında, o toplumun vicdanı da susturulmuş olur.

Çocuk hakları bir lüks ya da iyi niyetli bir temenni değil, temel bir insan hakkıdır.

Bu hak, yalnızca devletin değil, her bireyin sorumluluğudur.

Çocukların korunması sadece hukukla değil, kültürle, eğitimle, bilinçle mümkündür.

Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı…

Bazı çocuklar bundan haberdar bile değil.

Artık eskisi gibi neşeyle dolmuyor çocuklar…

Çünkü bu çocuklar, küçük yaşta büyük yükler altında ezilmeye devam ediyor.

Keşke hayat her çocuk için adil olsa hatta daha doğrusu herkes için.

Bugün çocuklarımızı koruyabilelim ki yarınlarımıza sahip çıkabilsinler.

Çocukları sadece büyüdüklerinde değil, şimdi dinlemeli, şimdi korumalıyız.

Çünkü bir toplumun gelişmişliği, çocuklarını ne kadar koruduğuyla ölçülür.

Tüm olumsuzluklara rağmen çocuklar için daha adil bir dünya da oluşturmak bizim elimizde…

Çocukların her yönüyle ‘neşe’ dolması umuduyla…